Tarlada daha yüksek verim, daha güzel görünüşte ve dayanıklı ürünler elde etmek için geliştirilen teknikler ile geleneksel lezzetlerimizi giderek kaybediyoruz. Hatta şimdi sonuçlarından korkar hale geldik. Acaba yediklerimiz içerisinde “GDO var mı?” diye sorguluyoruz. Ben en sevdiğim sebze olan domatesi artık yemiyorum! İşte geldiğimiz nokta. Bu canavarı çağdaşlık adına bizler yarattık.
Halk dilinde bilinen bir deyiş vardır, “Eskiye rağbet olsaydı, bitpazarına nur yağardı” diye. Bit pazarına nur yağar mı, yağmaz mı? bilinmez ama, Organik ürünler ile geçmiş lezzetleri tekrar bulmaya çalışıyoruz. Atalarımızın binlerce yıldır şifa amacıyla yararlandığı, sağlığını korumak ve hastalıklarını tedavi etmek için kullandığı yöntemler tekrar gündeme gelir oldu. Bitkisel ilaçlar günümüzde giderek daha da çok talep görüyor. Herkes derdine, hastalığına doğal bir tedavi seçeneği bulunup bulunmadığını sorguluyor.
Bu durum, “kazanç peşinde olan”, halkın bu eğiliminden nasıl yararlanabilirim arayışı içerisindeki akademik ünvanlı (profesör, doktor) ya da ünvansız bazı kişilerin iştahını kabartıyor. Akla ziyan öneriler dudak uçuklatan cinsinden; lavman hortumu ile lavman yaparak zayıflatmaya çalışanlar mı, karaciğere toksik olabilecek karabaş otu ile hepatit tedavi edenler mi, ya da beyin tümörlü hasta verdiği sıvı ilacı kusunca “Bak beynindeki tümörler midenden çıkıyor” diyenler mi?
Çağdaş bitkisel ilaç uygulaması nasıl olmalı?
Bitkisel ilaçların geçmişi eski çağlara dayanmasına karşılık, günümüzde bitkisel ilaçların yüzlerce, binlerce yıl öncesinde olduğu şekilde kullanılması düşünülemez. Bilimsel araştırmalar sonucu bitkisel ürünün içeriği, olası riskleri, etki şekli, etkin kullanım için gerekli ideal koşullar hususunda ortaya konulan bilgiler değerlendirmeye alınmalıdır. Mesela, lavman 2500 yıl öncesinin temel tedavi yaklaşımlarından biri olmasına karşılık, ortaya çıkan önemli riskleri nedeniyle zorunlu olmadıkça kaçınılan bir uygulamadır. Ya da karabaşotunun uçucu yağındaki keton bileşenleri nedeniyle karaciğere toksik olabileceği gözönüne alınmalıdır. O halde, bitkisel tedavi uygulamalarında geçmişin deneyimlerinden yararlanırken güncel bilimsel bulgulardan yararlanılması önemlidir.
“Doğanın Erdemi” köşe yazıları ile beş yılı aşkın bir süredir bu konuda bilimsel araştırma sonuçlarını yorumlayarak sizlere doğru bilgileri ulaştırmaya, bilimsel seçenekleri açıklamaya çalışıyorum. Bu süreçte, sizlerden gelen mesajlara elimden geldiğince cevap vermeye, sorunlarınıza daha doğru, akılcı yaklaşımları göstermeye çalıştım. Hiç şüphesiz, henüz hiç kimse tüm dertlerin devasının ne olduğunu bilemiyor. Benim çok beğendiğim bir söz var; “Yeryüzünde insan sayısı kadar hastalık çeşidi vardır”. Her hastalık her insanda farklı belirtiler, farklı şikayetler ile seyreder. Dolayısıyla, tedavide teşhis edilen hastalığa göre standart tedavi uygulanması yerine, kişinin şikayetlerine göre ayarlanan akılcı tedaviler uygulanması daha doğru bir yaklaşım olarak görünüyor bana. Sık sık ifade ettiğim gibi, “Tedavi bir satranç oyunu gibidir, her taşı ustalıkla oynamak gerekir”. Hamleleri ustaca yapabilmek için bitkisel ilaçlar ile ilgili temel bazı özellikleri bilmek gerekir. Burada bir kaç temel özelliği hatırlatmak isterim.
- Bitkisel ilaçlar zararsız mıdır?
Yeryüzünde etkisiz bir şey olamayacağı gibi, zararsız bir şey de olamaz. Unutmayın ki, en kuvvetli zehirler (baldıran, striknin) de bitkilerden elde edilmektedir. Önemli olan “miktarını doğru şekilde ayarlamaktır”. Zararsıdır diye aşırı miktarda tüketilmesi yarardan ziyade zarar verebilmektedir.
- Her bitkinin çayı olur mu?
Bitki organlarını (yaprak, çiçek, tohum, vd.) uygulamak için halk arasında tercih edilen yöntem çay halinde demleyerek içilmesidir. Ancak bu her zaman etkin bir uygulama değildir. Bitkiler içerisinde yüzlerce bileşen bulunmaktadır. Çay halinde uygulanabilmesi için etkili bileşenlerin sıcak su içerisinde çözünmesi ve daha da önemlisi, sıcak su içerisinde etkili bileşenlerin bozunmadan kalabilmesi gerekir.
- Bitki çayı hazırlarken dakika hesabı yapılmalı mı?
Bazı sözde uzmanlar 3 dakika kaynatırsan falanca hastalığa; 7 dakika kaynatırsan diğer bir hastalığa iyi gelir şeklinde bazı ilginç önerilerde bulunuyorlar. Kanımca, bu şekilde bir tanımlama ile önerilerini yaparken kendilerini “bilge kişi” gibi göstermek istiyorlar. Aslında bazı bitki bileşenleri suda çabuk, diğer bazıları ise daha geç çözünebilmektedir. Ancak herhangi bir analitik ölçüm yapılmadığı sürece bu tip iddialarda bulunmak son derece komik ve cahilce.