Tıp dünyasının en önemli bilimsel dergilerinden biri olan “Annals of Internal Medicine” 2010 yılı 24 Aralık tarihli son sayısında popüler bir bitkisel ilaç olan Ekinezya ile ilgili bir klinik çalışmanın sonuçları yayımlandı. Araştırmanın sonucunda kullanılan ekinezya ürününün soğuk algınlığından koruyuculuğu bulunmadığı bildiriliyor.
Çalışmanın tasarımı tamamen bilimsel kriterlere uygun olarak yapılmış (randomize, plasebo kontrollü, çift körlü). Soğuk algınlığı şikâyetlerinin başlangıç safhasında olan 12 ile 80 yaşları arasında seçilen yediyüzondokuz gönüllüye kalitesi bilinen tablet şeklinde bir ekinezya ilacı verilmiş. Belirtilerin görüldüğü ilk gün 8 tablet ve takip eden 4 gün 4’er tablet verilmiş. Hastaların şikâyetlerindeki değişim bilimsel kriterlere göre sorgulanmış (WURSS-21).
Görüldüğü gibi, gerek kullanılan ilacın kalitesi, gerek klinik araştırmanın tasarımı ve gerekse gönüllü sayısı bakımından çalışma ideal ölçekte. O halde Ekinezya ürünleri soğuk algınlığının önlenmesinde etkisiz mi? Bu ilacı şimdiye kadar kullanan milyonlarca kişi hayal mi gördü? Bitkisel ilaca karşı anlamsız bir tavır içerisinde olan akademik ünvanlı bazılarını görür gibiyim; “Ben zaten söylemiştim etkisiz olduğunu!” dediklerini duyar gibiyim. Ancak söz konusu klinik çalışma ile ilgili yayın ayrıntılı olarak incelendiğinde sonuçlarının gerçekçi olmadığı, YANLIŞ OLDUĞU açıkça görülüyor.
İsterseniz bu ayrıntıları inceleyelim:
Sıvı şeklinde Ekinezya ürünleri etkilidir
Söz konusu klinik çalışmada tablet şeklinde Ekinezya ürünü kullanılmış. Hâlbuki, bu konuda birkaç yıl önce bu köşede yazdığım yazımda da belirttiğim gibi, gözlemlerime göre şurup gibi sıvı şeklinde Ekinezya ilaçları belirgin bir şekilde daha etkili oluyor. Şimdiye kadar Ekinezya ürünlerinin etkinliği konusunda çeşitli araştırma grupları tarafından yürütülmüş klinik çalışmalar incelendiğinde; Ekinezya ürünlerinin etkili olduğunu bildiren 3 çalışmada sıvı şeklinde Ekinezya ürünleri kullanılmış. Buna karşılık, Ekinezya ürünlerin etkisiz olduğu sonucuna varılan 5 çalışmada ise kurutulmuş Ekinezya özütü ile hazırlanmış tablet ya da kapsül gibi katı ürünler kullanılmış.
Bir başka dikkati çeken husus ise, Ekinezya’nın olumlu etkileri tespit edilen çalışmalarda çoğunlukla topraküstü kısımlarının, köklerine göre daha etkili olduğu gözlenmiş. Hâlbuki söz konusu klinik çalışmada Ekinezya köklerinden hazırlanan tabletler kullanılmış.
Söz konusu klinik çalışmada sorgulanması gereken diğer olumsuz hususlar ise şunlar; (a) Uygulanan istatistik ve değerlendirme yöntemlerinin yetersiz olması, (b) Gönüllülere sadece tek doz seviyesi uygulandığından yeterli dozun uygulanıp uygulanamadığı şüphesi, (c) Ekinezyanın bağışıklık sistemi üzerinde etkili olduğu deneysel olarak ortaya konulmuş olmasına rağmen, hastalık başladıktan sonra sadece 4 gün Ekinezya uygulayarak bağışıklık sisteminin ne derecede etkili hale getirilebileceği.
Şimdi, olumsuz düşünenlerin bu görüşlerini tekrar değerlendireceklerini umuyorum. Görüldüğü gibi çok mükemmel gibi görülen ve bu nedenle önemli bir dergide yayımlanan bir çalışmanın bile önemli açıkları olabiliyor. Her zaman tekrarladığım gibi; bilimsel görüş yarım bardak suyun boş ve dolu kısımlarını eşit derecede görebilmektedir.