Sizlere ara sıra bazı kapsamlı epidemiyolojik saha çalışmalarının sonuçlarından bahsederim. Geriye dönük sorgulama (retrospektif) ya da ileriye dönük izleme (prospektif) şekilde uygulanan bu çalışmaların sonuçları, akılcı kurgulanamadığında, bazen oldukça tartışmalı olabilmektedir. Bu olumsuz duruma örnek olarak, iki sene önce “Vitaminler tamamen etkisiz” şeklinde gündemi işgal eden saçma sonuçları gösterebiliriz. Ancak bazı durumlarda ise son derece kıymetli bulgular sağlanabilmektedir. Mesela, Uzak doğulu toplumlarda yapılan bu tip çalışmalar sonucu “yeşil çay” tüketiminin çeşitli tip kanserler başta olmak üzere bir çok dejeneratif ve kronik hastalığın önlenmesinde yararlı olabildiği tespit edilmiştir. Bu ön bulgular daha sonra deneysel olarak da doğrulanınca yeşil çay tüketiminin önemi ortaya konulmuştur. Bir başka etkileyici örnek ise soya izoflavonlarıdır. Uzak doğulu kadınlarda menopoz dönemi şikayetlerinin daha hafif seyretmesi gözleminden hareket ile bu ülkelerde çok kullanılan soya ürünlerinin etkisi dikkati çekmiştir. Günümüzde soya izoflavonları menopoz dönemi şikayetlerinin hafifletilmesinde yararlanılmaktadır.
Akdeniz tipi beslenmenin sırrı; zeytin
Epidemiyolojik çalışmalar Akdeniz ülkelerinde yaşayan insanlarında koroner kalp hastalıklarının ve bazı kanser tiplerinin daha düşük oranda görüldüğünü ortaya koymaktadır. Bu bulgudan hareketle uzmanlar günümüzde uzun ve sağlıklı yaşamak için “Akdeniz diyeti” tipi beslenmenin önemli olabileceğini bildirmektedir. Akdeniz diyeti içerisinde yer alan meyve, sebze, tahıl gibi besinlerin yanı sıra makul miktarlarda tüketilen şarabın içerisinde bulunan antioksidan etkili fenolik bileşikler ve vitaminlerin önemi çeşitli bilimsel çalışmalar ile de doğrulanmıştır. Akdeniz ülkelerinde güneş ve ılıman hava koşullarına bağlı olarak yaygın olarak yetişen “zeytin”, Akdeniz mutfağının da vazgeçilmez bir öğesidir. Dünyadaki zeytin ağaçlarının tamamına yakın bir kısmının (yüzde doksansekiz) Akdeniz ülkelerinde yetiştiği bildirilmektedir.
Özellikle son on-onbeş yılda yapılan bilimsel çalışmalar zeytin yağının sağlığımız bakımından ne kadar önemli olduğunu ortaya koyuyor. Ancak zeytin yaprağı için aynısını söylemek pek mümkün değil. İçerisindeki oleuropein (sekoiridoid) ve bozunma ürünü hidroksitirozol kuvvetli antioksidan özellikte ve yapılan çalışmalar bilhassa kalp-damar hastalıkları üzerinde etkinliğini ortaya koyuyor. Tansiyon düşürücü, kolesterol düşürücü, kan sulandırıcı etkinliği bilimsel olarak kanıtlanmış.Bu konuda yayınlanan çok yeni bir klinik çalışmanın sonuçlarından bahsetmek istiyorum.
Bilimsel ölçütte (çift körlü, randomize, paralel) bir klinik çalışmada özel şekilde hazırlanan bir zeytin özütünün birinci kademe yüksek tansiyon hastalarında etkinliği, bir ilaç olan kaptopril ile karşılaştırılmış. İkiyüzotuziki yüksek tansiyon hastası gönüllüden yüzonaltısına zeytin özütü ve geri kalan yüzonaltısına ise kaptopril iki ay süresince uygulanmış. Süre sonunda hem sistolik ve hem de diastolik kan basıncının ilaç verilen grup kadar etkili bir şekilde düşürülebildiği gözlenmiş. Aynı şekilde LDL kolesterolde yüzde 20 civarında bir azalma sağlanmış. Aslında, bir Akdeniz ülkesi olarak, hani derler ya “altın madeni üzerinde oturuyoruz” ama farkında değiliz!