Tüm dünyada ortalama insan ömrü uzarken yaşlanmaya bağlı olarak ortaya çıkan algılama bozuklukları, bunama (demans) ve Alzheimer hastalığı gibi önemli hastalıkların oranı da aynı şekilde artıyor. Bu sürecin mümkün olduğunca önlenmesine, geciktirilmesine yönelik uygulama ve öneriler arasında meyve ve sebze, soğuk deniz balıkları, omega-3 yağ asitleri tüketimi ön plana çıkarılıyor.
Yürütülen deneysel çalışmalar kafein tüketiminin oksidatif hasarı önlediğini ve Alzheimer hastalığında rol oynayan nöronal plak oluşumunu azaltabileceğini ortaya koyuyor. Bu bakımdan yeni yayımlanan bir çalışmada kahve ve çay gibi kafein içeriği bakımından zengin içeceklerin tüketimi ile ileri yaşlarda ortaya çıkabilecek algılama bozuklukları arasındaki ilişki değerlendirilmiş.
Bilimsel araştırma veritabanlarında bu konuda yayımlanmış saha çalışmaları, vaka bildirimleri vb. insan klinik araştırmaları belirlenmiş. Tespit edilen 631 çalışmadan bilimsel kriterlere uygun olan 28 tanesi seçilerek ayrıntılı değerlendirmeye alınmış.
Doğal olarak, farklı topluluklarda farklı sürelerle yapılmış bu çalışmalarda homojen bir sonuç gözlenebilmesi mümkün değil. Ancak, çalışmalarda genel olarak artan kafein tüketimi ile algılama işlevlerinin de artış gösterdiği gözlemlenmiş. 2013 tarihli bir saha çalışmasında günde 278 miligramın üzerinde kafeinli içecek tüketen kişilerde algılama sorunu gelişme riskinin 115 miligramdan az tüketenlere göre daha düşük olduğu bildiriliyor.
Diğer taraftan, bu çalışmalarda gözlenen olumlu etkinin sadece kafein ile ilişkilendirilmesi tartışılabilir. Çünkü gerek çayda ve gerekse kahvede bulunan zengin polifenol içeriğinin olumlu antioksidan etkileri de gözardı edilemez. Çin’de yapılan yeni bir çalışmada yaşlı bireylerde yeşil çay tüketiminin demans gelişimi riskini belirgin bir şekilde azalttığı bildiriliyor. Nitekim Yeşil çayda bulunan ve onun balıksı karakteristik kokusunu veren bir amino asit analoğu olan L-teanin’in algılama işlevleri üzerindeki etkisi araştırmalar ile de ortaya konulmuş. Ayrıca kişilerin yaşam ve beslenme şekillerinin, sigara ve alkol tüketiminin de muhtemel etkisi dikkate alınmalıdır.
Bir bardak çay ya da kahve içerisindeki kafein miktarı, şüphesiz bardağın büyüklüğü, hazırlama yöntemi (koyu/açık, çözünen kahve, espresso, filtre kahve, vd.) ve kaynağına göre değişiklik göstermektedir. Mesela bir büyük kupa bardak kahvede kafein oranı eğer kaynak bitki yüksek rakımlarda yetişen Arabika kahvesi (Coffea arabica) ise 71 miligram, Batı-Orta Afrika kökenli Robusta kahvesi ise (Coffea robusta) 220 miligrama yükseliyor. Buna karşılık büyük kupa bardak çayda 32 ile 42 miligram arasında değişiyor.
Çay ve kahve yeryüzünde sudan sonra en çok tüketilen içecek. Ancak kafeinin fazla miktarda tüketilmesinin yol açacağı riskleri, sorunları gözardı etmemek gerekir. Mide asidini artıracağından gastrit, reflü ve ülser hastaları, uykusuzluk, sinirlilik, kafein bağımlılığı, yüksek tansiyon, idrar artırıcı etki başlıcaları. Bu nedenle her zaman olduğu gibi aşırılıklarda kaçınmakta yarar var. Algılama, demans gibi sorunlardan kaçınmak için tek seçeneğimiz kafein değil.
Panza F., Solfrizzi V., Barulli MR., et al., 2015: Coffee, tea and caffeine consumption and prevention of late-life cognitive decline and dementia: A systematic review. J Nutr Health Aging 19, 313-28.