Yapılan çalışmalar dünyada kadınlarda en ölümcül hastalıklar sıralamasında meme kanserinin ikinci sırada yer aldığını gösteriyor. Kadınlık hormonu östrojene bağımlı olarak gelişen meme kanseri tipinde bu hormonun oluşumu ve etkisinin önlenmesine yönelik tedaviler uygulanır. Ancak bu hormona bağlı olmayan (östrojen reseptörü negatif) tipinde bu tip yaklaşımların yararı sınırlı kalmaktadır. Dolayısıyla, daha etkin ajanların keşfedilebilmesi için çalışmalar sürdürülmektedir.
Saha çalışmaları, bir çok kanser tipinde olduğu gibi, meme kanseri gelişiminde de beslenme şeklinin, özellikle de meyve ve sebze kulllanımının önemli rolü bulunduğunu ortaya koyuyor. Bu konuda özellikle antioksidan etkili ve fenolik yapıda bitki bileşenleri olan antosiyaninlerin etkisi dikkat çekici. Meyve ve sebzelere kırmızı, mor ve tonlarında renklerini veren bu tip bitki bileşenlerinin deneysel olarak gösterilen yangı giderici, antioksidan ve kemopreventif etkileri nedeniyle kanserlerin yanı sıra kalp ve damar hastalıklarının gelişimine karşı da koruyucu etkileri bulunuyor. Yapılan çalışmalarda kanser hücrelerinin çoğalmasını ve damarlanmasını önleyerek kanser hücrelerini öldürdüğü bildiriliyor.
Antosiyanin içeriği en zengin kaynaklardan biri olan ve siyaha yakın mor renkli meyveleri ile dikkati çeken likapa (bilimsel adı Vaccinium myrtillus) meyvesinden daha önce de bahsetmiştim. Meyveler Doğu Karadeniz bölgesinde yetiştiği halde ülkemizde maalesef talep görmüyor. Yeni yayımlanan bir çalışmada taze meyvelerden hazırlanan özütün (yüzde elli alkol özütü) meme kanseri hücreleri üzerinde etkisi incelenmiş. Meyvelerin antosiyanin özütünün hücrelere toksik olmayan derişimlerde meme kanseri hücrelerini öldürdüğü ve bu etkisinin östrojen hormonundan bağımsız olarak gerçekleştiği bildiriliyor.
Alkol tüketimi meme kanseri riskini artırabiliyor
Gerek saha çalışmaları ve gerekse deneysel çalışmalarda meme kanseri gelişimi ile aşırı alkol tüketimi arasında doğrudan ilişki tespit edilmiş. Alkol alınması ile hücreler arası boşlukta serbest radikallerin biriktiği deneysel olarak da gözlenmiş. İşte likapa gibi kırmızı-mor meyvelerdeki antosiyaninlerden biri olan siyanidin-3-glikozitin kuvvetli antioksidan etkisi nedeniyle bu zararlı radikalleri yok ettiği ve dolayısıyla meme hücrelerinde oksidatif hasarı önlediği, bu şekilde kansere karşı koruma sağladığı ileri sürülüyor. Diğer taraftan, yapılan çalışmalarda C vitamini ya da diğer antioksidanların alkolün yol açtığı bu zararlı radikalleri gidermede etkisinin sınırlı kaldığı gözlenmiş.
Kırmızı erik ve şeftali meyvelerinin de meme kanseri üzerinde etkisi var
Meme kanseri üzerinde etkinin sadece antosiyanidinler ile sınırlı olmadığı da görülüyor. Nitekim yapılan bir çalışmada kırmızı erik ve şeftaliden hazırlanan özütlerin normal hücreler üzerinde herhangi bir olumsuz etkisi bulunmazken östrojene bağımlı olmayan meme kanseri hücreleri üzerinde etkili olduğu gözlenmiş. Çalışmada bu meyvelerde bulunan bir başka grup polifenolik bileşik olan klorojenik asit ve neoklorojenik asidin etkili olduğu bulunmuş. Bu son bulgu önemli, çünkü klorojenik asit bitkiler aleminde yaygın olarak bulunan bir bitki bileşeni.
Sonuç olarak, bu polifenolik bitki bileşenlerinin meme kanseri tedavisinde kullanılabilmesine yönelik çalışmalar sürdürülüyor. İlaç olarak geliştirilebilir mi? Bekleyip göreceğiz. Ancak kanımca şu an için meme kanserinden korunmak için kırmızı-mor meyvelere günlük beslenmemizde daha fazla yer vermemiz akılcı gibi geliyor.