“Sarı kantaron”, ya da İngilizce çok bilinen adı ile “St.John’s wort” günümüzde en popüler bitkisel ilaçlardan biri. Ülkemizde halk arasında yaygın olarak zeytin yağı özütü yaraları iyileştirmek amacıyla ve mide ülseri tedavisinde kullanılıyor. Her iki kullanılış amacına yönelik olarak yaptığımız bilimsel çalışmalar ile etkisini deney hayvanları üzerinde ortaya koyduk. Aslında ülser üzerindeki etkinliğine daha ben bu mesleğe başlamadan önce, bir ortaokul öğrencisi iken şahit olmuştum. O zamanlar anneme ülser teşhisi konulmuş ve mutlaka ameliyat olması önerilmişti. Ancak annem ameliyat olmak yerine sarı kantaron otu ve kudret narı meyvesi ile ayrı ayrı hazırladığı zeytin yağ özütlerini kullanarak ülserini iyileştirmişti. O zamanlar bitkilerin bu tedavi edici gücü bende hayranlık uyandırmıştı. Daha henüz hiç bir meslek tercihimin bulunmadığı bu dönemde bitkilerin tedavi edici etkileri üzerinde araştırmalar yapan bir bilim adamı olmamda acaba bilinçaltında bu duyduğum hayranlık mı yatıyor, bilemem? Kader öylesine bir yol çizdi ki, kendimi -hiç düşünmediğim halde- bitkilerle ilgili çalışmalar yapan “Farmakognozi” dalında bilim adamı olarak buldum. Her iki bitkinin de ülser üzerindeki etkilerini deney hayvanları üzerinde yürüttüğümüz bilimsel çalışmalar ile ortaya koyarak uluslararası dergilerde yayınladık.
2010 yılı içerisinde yayınlanan çalışmalarımızdan biri de Sarı kantaronun yara iyileştirici etkisi üzerindeydi. Gerçekten, kesik yaralarının hızla kapanmasında etkili olduğunu gördük. Türk halk ilacı bilgilerinden yararlanarak Almanya’da yaşayan bir Türk hekimin geliştirdiği, içerisinde sarı kantaron ve bazı uçucu yağlar taşıyan bir formülü üzerinde yürüttüğümüz son bilimsel çalışmada, sarı kantaron yağının etkisinin ilave edilen bileşenler ile daha da kuvvetlendiğini tespit ettik.
Sarı kantaron üzerinde İran’da yürütülen ve çok yeni yayınlanan bir çalışmanın sonuçları da sarı kantaronun etkinliğini klinik olarak da destekliyor.
Sezaryen yarası ve sarı kantaron
Son yıllarda artık doğumların sezaryen ile yapılması tercih ediliyor. Ancak bu işlem sonrasında yara iyileşmesinin gecikmesi ve kalıcı yara izi gibi fizyolojik komplikasyonların yanı sıra bozulan görüntü nedeniyle kişilerde psikolojik stres söz konusu olabiliyor. Bu durumu gidermek amacıyla lazer tedavisi, radyasyon, kriyoterapi, kortikosteroit enjeksiyonu gibi bazı tedavi seçenekleri sınırlı başarısı, pahalı ve ağrılı olması nedeniyle daha ucuz ve kolayca uygulanabilecek alternatif seçenekler araştırılmaktadır.
Çalışmada 17 ile 35 yaşları arasında ve sezaryen ile doğum yapan yüzkırkdört kadın üç gruba ayrılarak değerlendirmeye alınmış. Onaltı gün süre ile bir gruba sarı kantaron yağı ile hazırlanan özel bir merhem uygulanırken, diğer gruba sarı kantaron yağı içermeyen merhem sıvağı uygulanmış. Üçüncü gruba ise hiçbir uygulama yapılmamış. Kırk gün süre ile yara iyileşmesi, uygulamaları bilmeyen bağımsız hekimler tarafından bilimsel dereceleme yöntemleri kullanılarak yapılmış. Değerlendirme sonucunda sezaryen yarasının hızla iyileştiği, yara izinin diğer gruplara göre çok daha ufaldığı, ağrı ve kaşıntının azaldığı tespit edilmiş.