Çikolatayı hiç bir ilaç olarak düşündünüz mü, bilemem, ancak mutluluğun resmini çiz dense çoğu kimse sanırım tablonun bir köşesine çikolata resmi çizer. Sanırım geçen sene çikolatanın kalp ve damar işlevlerini destekleyici ve vücudumuzda oksidatif hasarlara karşı koruyucu etkilerinden bahsetmiştim. Dünyaca ünlü Yale Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden bir ekip tarafından yürütülen ve yeni yayınlanan bir çalışmanın sonuçları ilgi çekici. Araştırmada, mademki çikolatanın kalp ve damar işlevleri ve insülin direnci üzerinde etkisi var, o halde gebelikte ortaya çıkan yüksek tansiyon vakalarında siyah çikolatanın preeklamsi riskinin azaltılmasında etkili olabilir diye düşünülerek bir çalışma planlanmış. Aslında bu konuda daha önce yapılan iki çalışmada (2008 ve 2009 yıllarında) net bir karar vermek mümkün olamamış. Bu çalışmalardan birinde normal miktarda çikolata tüketimi ile göbek bağında artan teobromin (çikolatanın temel bileşenlerinden biri) miktarının preeklamsiye karşı yüzde altmış civarında koruyucu rol oynadığı tespit edilirken, diğerinde bu şekilde bir koruma gözlenememiş. Ancak olumsuz sonuç bildirilen çalışmanın yöntem olarak eksik olduğu görülmüş.
Preeklamsi, gebelikte ortaya çıkan, gerek anne ve gerekse bebeğin sağlığını ve yaşamını tehdit eden önemli bir sorun. Genel olarak gebeliğin 20. haftasından doğuma kadar olan süre ve doğumdan sonraki bir hafta içerisinde ortaya çıkabilen, yüksek kan basıncı, ödem ve idrarda protein (proteinüri) gibi bulgular ile seyreden bir hastalık. Görülme sıklığı yüzde 5-10 kadar, ancak 35 yaşından sonra gebe kalanlarda ve gebelik öncesi tansiyon, böbrek ve damar işlevleri ile ilgili sorunu olanlarda risk daha yüksek. Uzun süreli saha çalışmaları sonucunda preeklamsili kadınlarda gebelik sırasında ortaya çıkan bu belirtilerin doğum sonrasında da devam ederek yüksek tansiyon, insülin direnci ve kan lipit değerlerinde ortaya çıkan sapmaların kalıcı olabildiği gözlenmiş. Önlemek amacıyla preeklamsi gelişme riski yüksek olan kadınlarda doğum öncesi düşük dozda aspirin, kalsiyum ve E vitamini ve C vitamini verilmesi ile de kayda değer bir başarı sağlanamamış.
Yeni çalışmada, çikolata tüketiminin preeklamsi riskini önleyip önleyemeyeceği, yararlı olabilmesi için ne kadar miktarda tüketilmesi gerektiği ve hamileliğin hangi döneminde (ilk üç ay mı, son üç ay mı?) daha yararlı olabileceği sorularına cevap aranmış.
Çalışma Yale Üniveristesi Tıp Fakültesi hastanesinde kontrollerini yaptıran ve burada doğum yapmayı planlayan ikibinbeşyüzsekiz gebe kadın üzerinde yürütülmüş. Kanımca bu sayı tatminkar bir sonuç alınabilmesi için yeterli. Araştırma süresince gebe kadınlarda çok sayıda parametre gözönüne alınarak izlenmiş.
Sonuç olarak, haftada en az bir ile üç servis çikolata ürünleri tüketen kadınlarda preeklamsi gelişme riskinin en az yarı yarıya düştüğü tespit edilmiş. Tüketilen miktar arttıkça daha etkili olacak diye bir şey yok. Yani haftada 1-3 defa siyah çikolata ürünlerini tüketmek yeterli. Çikolata ürünlerinden kasıt sadece çikolatalı şekerlemeler değil, sıcak çikolata içeceği, kakaolu ürünler de dahil. Araştırmada gebeliğin ilk üç ve son üç ayında düzenli çikolata tüketmeyen kişilerde preeklamsi riskinin belirgin bir şekilde artış gösterdiği gözlenmiş.
Araştırıcılar çalışmada kadınların kullandıkları çikolata ürünlerinin kalitesi üzerinde herhangi bir denetimleri bulunmadığını belirtiyorlar. Bu bakımdan alınan sonuçları siyah çikolata ya da sütlü çikolata şeklinde sınıflandırabilmek mümkün değil. Ancak daha önce yayınlanan çalışmaların sonuçları gözönüne alınarak yapılacak bir değerlendirmede flavonol içeriği bakımından daha zengin olan siyah çikolatanın daha etkili olacağını ileri sürmek sanırım yanlış bir değerlendirme olmaz. Bir hususa dikkat etmekte yarar var; çikolata şekerlemelerini fazlaca tüketip alınacak kiloları doğum sonrası vermek oldukça zor. Şekerli ürünler yerine içecek şeklinde tüketmek daha doğru bir seçim.