Kışın kalın giysiler altında pek fark edilmeyen fazla kilolar, ince giysiler altında görülür hale geliyor. Bu nedenle ilkbahar ayları ile birlikte insanları bir zayıflama telaşı alıyor. Bir tarafta, hangi ürünü ya da yöntemi kullanırsam zayıflarım diye düşünenler, sorgulayanlar; diğer tarafta ise bu sene bu talebi nasıl kazanca dönüştürebilirim diye arayış içerisinde olanlar. Sözüm ona bazı bilimsel araştırmalara dayandırılan ve photoshop programları ile rötuşlanmış fotolar ile desteklenen etkinlik iddiaları ne derecede etkili? Kanımca her yıl büyük iddialar ile ortaya atılan bu öneriler etkili olsaydı bu gün şişman insan kalmazdı! Aslında etkinlik bir yana daha önemlisi bu önerilerin ne derecede güvenli olduğu.
İnsanlar zayıflama uğruna, ne pahasına olursa olsun, her riski düşünmeden göze alabiliyor. Hızlı kilo verebilmek için ölümcül sonuçlara yol açabilecek sibutramin katkılı ürünleri bile kullanabiliyorlar. Her yıl farklı etiketler ile mucizeler sunuluyor. Kırmızı biber hapları, altın çilek ve diğerleri. Parlatılmaya çalışılan ürünlerden biri yeşil kahve. Bu konudaki bilgiler ve uyarılar kısa süre önce Star gazetesi hafta sonu ekinde yer almıştı.
Parlatılmaya çalışılan diğer bir ürün ise son dönemlerde çok tartışılan “alkali diyet” ile ilişkilendirilmiş: Karbonatlı çay. İçerisinde yer alan ondört bitki genellikle zayıflama çayı formüllerinde yer verilen bileşenler. Ancak bu defa hepsine birden yer verilmiş. Ayrıca çayın içerisine bitkisel içeriğin yanı sıra karbonat ilave edilmiş.
Çayın bileşimindeki bitkilerden sekizi, yani yarısından fazlası, idrar artırıcı özellikte. Bu kadar yüksek miktarda idrar atıcı içeriğin tüketilmesi sonucu vücutta sıvı kaybına bağlı sahte bir kilo kaybı etkisi gözlenmesi sürpriz değil. Diğer taraftan, artan idrar miktarı ile vücuttaki minerallerin de dengesinin bozulması kaçınılmaz. Vücuttaki sodyum-potasyum dengesinin bozulması özellikle kalp-damar sağlığı bakımından riskli bireylerde kalp krizi riskini belirgin bir şekilde artırıyor.
Çayın demlenerek öğünlerden yarım saat önce içilmesi öneriliyor. Bir başka sorun da bu. Yemeklerden önce boş mideye içildiğinde mide asidinin etkisinin azaltılması amaçlanmaktadır. Hele kişiler bir de mide asidini baskılayan ilaçları (proton pompa inhibitörleri) kullanıyorsa durum daha da vahim. Yediklerimiz steril (mikropsuz) olmadığına göre midenin kuvvetli asit ortamı besinlerin mikropsuzlaştırılması (sterilize edilmesi) bakımından önemli. Ayrıca proteinlerin sindirilerek peptitler ve amino asitlere dönüşmesini sağlamak üzere midede salgılanan pepsin bu asit ortamda etkili olabiliyor (pepsinojenin pepsine dönüşümü). Mide asidinin bu şekilde etkisinin azaltılması sonucu proteinlerin yeterince emilimi sağlanamayacağından, doğal olarak, bireyin başlangıçta kilo kaybı sağlanabilir. Ancak bağışıklık sisteminin zayıflayarak vücudun hastalıklara karşı direncinin azalması ve uzun vadede kanserleşme riskinin artması söz konusu olabilir.
Gözlemlediğim kadarı ile birçok televizyon programında bu ürüne ait tanıtımlar yapılmış. Tahminen onbinlerce hatta yüzbinlerce kişi bu önerileri uyguluyor olabilir. Umarım bekledikleri formu yakalayabilirler. Hani malûm bir atasözümüz var “Dimyata pirince giderken evdeki bulgudan olma”. Zayıflama uğruna sağlığınızı bilinçsiz öneriler ile tehlikeye atmayın derim, ben. Şurası bir gerçek, vücut kendisine yapılan kötülüğü asla unutmuyor; ama kısa ama uzun vadede hesabını mutlaka soruyor.