Mesane kanseri tüm dünyada en sık görülen kanser türleri arasında onbirinci sırada yer alıyor. Mesane kanseri gelişiminde başlıca etkenler olarak kalıtım, çevre etkenlerinin yanı sıra yaşlanma ve sigara tüketiminin önemli rolü bulunduğu bildiriliyor. Deneysel çalışmaların sonuçları çay tüketiminin mesane kanseri dâhil çeşitli kanser türlerini önleyebileceğini ortaya koymasına karşılık yürütülen saha çalışmalarında gözlenen farklı bulgular net bir yorum yapılabilmesine izin vermiyor. Daha önceleri de bahsettiğim üzere bir ilacın etkinliğinin değerlendirilmesinde o ana kadar yayımlanmış araştırmaların sonuçlarını birlikte değerlendiren “meta analiz çalışmaları” çok yararlı olabiliyor. 2001 yılında yayımlanan ve çay tüketiminin mesane kanseri gelişiminde koruyucu bir rolü bulunup bulunmadığını inceleyen bir meta analiz çalışmasında herhangi bir olumlu ilişki tespit edilememişti. Çok yeni yayımlanan ve yürütülen bilimsel çalışmaların sonuçlarını değerlendiren bir meta analiz çalışmasında ise çayın mesane kanseri üzerinde koruyucu rolü bulunduğu bildiriliyor. Peki, hangi çay?
Bu yeni çalışma çok sayıda kişi üzerinde ve çok-merkezli (dünyanın farklı bölgelerindeki toplumlarda) yürütülmüş çalışmaları değerlendirmesi bakımından önemli. 1980 ile 2012 yılları arasında bu konuda yayımlanmış ve İngilizce olarak yayımlanmış (İngilizce olmayan çalışmaların kalitesi yeterli değilmiş) tüm çalışmalar belirli kalite kriterleri bakımından değerlendirilmeye alınmış. Sekizbin ikiyüz yirmibeş kişiyi kapsayan 17 çalışma seçilerek bilimsel olarak birlikte değerlendirilmiş. Seçilen çalışmalardan beşinde siyah çayın, dördünde yeşil çayın etkinliğinin değerlendirildiği, sekizinde ise farklı çay tiplerinin dikkate alınmadığı bildiriliyor. Yine incelenen çalışmalardan onunun Kafkas ırkı (batılı toplumlar) ve yedisinin ise Asyalı toplumlarda gerçekleştirildiği belirtilmiş.
Sonuç olarak Asyalı toplumlarda yeşil çay tüketiminin mesane kanserinin önlenmesinde yararlı olabileceği, siyah çay tüketiminin ise böyle bir koruyucu etkisinin bulunmadığı yorumu yapılmıştır. Sonuçların Asyalı toplumlarda olumlu olmasında hiç şüphesiz yeşil çayın bu toplumlarda sürekli olarak tüketilmesinin önemli bir rolü olduğu yadsınamaz. Nitekim deneysel bir çalışmada yeşil çayın temel etkili bileşenlerinden kateşinlerin (epigallokateşin gallat) mesane kanseri hücrelerini laboratuvar koşullarında (in vitro) öldürdüğü (apoptoz) gözlenmişti. Bu maddenin siyah çayda bulunmadığı gözönüne alındığında meta-analiz çalışmasının sonuçları doğrulanmış oluyor.
Yine aynı konuda yeni yayımlanan bir başka meta-analiz çalışmasında yeşil çay-siyah çay türü ve Asyalı-Kafkas ırki ayırımı yapılmadan total bir değerlendirme yapıldığında çay tüketimi ile mesane kanserinin önlenmesi arasında hiçbir ilişki tespit edilememiş.
Aynı yıl içerisinde aynı konuda yayımlanan iki çalışmanın sonuçlarının farklı olmasında değerlendirmeye alınan kriterlerin güvenilir sonuçlar alınmasında ne kadar önemli olduğunu net bir şekilde ortaya koyuyor. Gazetelerde sık sık yer alan haberlerde “falanca bitki falanca hastalığa iyi geliyor” ya da “falanca bitkinin hiçbir etkisi yokmuş” şeklindeki spekülatif yorumlara hemen inanılmaması gerektiğini sanırım bir defa daha görmüş oluyoruz.