Son yılların en önde sağlıklı beslenme eğilimi “Glutensiz diyet”. Glutensiz diyetin sağlayabileceği yararlar saymakla bitmiyor; şeker hastalığı tedavi olabiliyor, zinde ve sağlıklı olunuyor, enerjik olunuyor, kilo veriliyor ve daha niceleri. Peki, yüzyıllar boyu dost bildiğimiz tahıllar bizim düşmanımız mıydı! Ben doğada hiçbir molekülün insanlara zarar vermek için yaratıldığı düşüncesine inanmıyorum. Doğanın dengesi içerisinde kullanıldığında her şey yararlı, aksi takdirde her şey zehir. Sorunun gelişen teknolojilerle uygulanan işlemlerden kaynaklandığı aşikâr.
Amerika’da glütenli besinleri tüketmemeleri gereken çölyak hastalarının oranının sadece yüzde 1 olmasına karşılık, 2015’te glüten hassasiyeti oranının yüzde 25 olduğu, ancak son iki yılda bu oranın yüzde 65’e sıçradığı bildiriliyor. Amerikan Kalp Hekimleri Birliğinin yıllık toplantısında Harvard Üniversitesi araştırıcıları tarafından sunulan bir bildiride glütensiz beslenmenin şeker hastalığı riskini ARTIRABİLECEĞİ ileri sürülüyor.
Ekmek, kurabiye gibi unlu fırın ürünlerinde kıvamı sağlayan Gluten, buğday, çavdar, arpa gibi tahıllarda bulunan bir protein. Aynı zamanda vücudumuza sağlığımız için gerekli çok miktarda diyet lifleri ile birlikte mineraller ve vitaminleri de sağlıyor. Dolayısıyla glütensiz besinler daha az lif taşıyor ve vücudumuz için gerekli besin öğeleri bakımından fakirleşiyor. Araştırıcılara göre, daha sağlıklı diye uygulanan “glütensiz diyet”in tip-2 diyabet riskini artırması söz konusu. Üç ayrı dönemde yapılan ve İkiyüz bin kişiyi kapsayan çalışmanın yanı sıra dört milyon kişiyi kapsayan uzun süreli izleme çalışmaları (1984-1990 ve 2010-2013) incelenmiş. İnceleme sonucuna göre Gluten oranı en fazla yüzde 20’ye kısıtlandığında, katı glütensiz diyet uygulayanlara göre şeker hastalığı gelişme riskinin yüzde 13 daha az olduğu tespit edilmiş. Araştırıcılar tamamen glütensiz diyet yerine glüteni azaltılmış diyetlerin daha uygun olabileceği öngörülüyor. Tabi çölyak hastaları için durum başka. Onların glütenden tamamen uzak durması gerekiyor. Ancak glütensiz diyetin size daha iyi geldiğini düşünüyorsanız, yulaf gibi glüten taşımayan diyet lifi bakımından zengin tahılları tercih etmeniz öneriliyor.
Yayımlanan bir başka yeni makalede ise (Journal of Epidemiology) glütenin arsenik, civa gibi toksik ağır metallere yapışarak vücuda emilimini önlediği, dolayısıyla glütensiz diyetin bu tip zararlı minerallerin vücuda vereceği zararı önleyemeyeceği bildiriliyor. Illinois Üniversitesi (Kaliforniya) tarafından yürütülen tarama çalışmasında glütensiz diyet uygulanan kişilerde kan ve idrarda arsenik seviyesinin glütensiz diyet uygulamayanlara göre iki misli, civa seviyesinin ise yüzde 70 daha yüksek olduğu tespit edilmiş. Araştırıcılar bunun başlıca nedenini, glütensiz diyetlerde buğday yerine pirinç kullanıldığı, pirinçte toprak, gübre ve sudan gelen ağır metal riskinin arttığı şeklinde açıklamışlar. Bu gerekçe bana pek akılcı gelmedi. Kanımca, diyet liflerinin bu ağır metallerin emilimini engellemesi ile ilişkili.
"Günlük sağlık haberleri ve benzer konularla ilgilenenler için www.saglikiletisimplatformu.com'u ziyaret etmekte fayda var. Bu platform, çeşitli sağlık konularıyla ilgili makaleler, uzman görüşleri ve güncel bilgilere erişim sağlıyor. Ayrıca, 'Glutensiz beslenme” kurtarıcı mı, risk mi?' gibi özel sağlık sorularınızı da burada bulabilirsiniz. Ancak, daha detaylı bir inceleme ve kişisel sağlık durumunuzla ilgili öneriler almak isterseniz, online danışmanlık hizmetleri sunan www.onlinemuayenehane.com'u da ziyaret etmenizi tavsiye ederim."