Göz sağlığı, her yaşta insan için son derece önemli. Yakını ya da uzağı net görememe gibi kaçınılmaz görme bozuklukları dışında yaşamımızın her döneminde özellikle basit bir iltihaplanmadan (üveit) başlayarak görüşümüzü, göz sağlığımızı olumsuz etkileyen farklı derecelerde göz hastalıkları ile karşı karşıya kalabiliyoruz. Tavuk karası, gece körlüğü (retinitis pigmentosa), sarı nokta (yaşa bağlı makula dejenerasyonu), glokom, katarkt, diyabetik retinopati, vd. Bunların bir kısmı bir hastalığın sonucu (şeker hastalarında diyabetik retinopati) veya kullanılan bazı ilaçlara (kortizonlu ilaçlara bağlı glokom) ya da yaşam şekline (güneş ışınları, bilgisayar/TV ekranları, sigara dumanının yaptığı retina hasarı sonucu sarı nokta ve katarak gelişimi) bağlı olarak ortaya çıkıyor. Ancak en önemli etkenlerden biri YAŞ. Yani yaşımız ilerledikçe bu sorunlarla karşılaşma risk oranı daha da artıyor. Önemli olan zamanında alınacak önlemlerle bu riski mümkün oldukça engellemek. Önlem alınmazsa görüşü tamamen kaybetme riski yüksek.
Yürütülen uzun süreli araştırmalar bu son derece önemli ve tehlikeli göz hastalıklarına karşı göz sağlığının korunmasında oksidatif hasarın ve buna bağlı gelişen iltihap cevabının önlenmesinin son derece önemli olduğunu ortaya koyuyor. Bu bakımdan “antioksidan” ve “iltihap giderici” özelliğe sahip besin ve besin desteklerinin sadece genel sağlığımız için değil, gözlerimiz için de ne kadar önemli olduğu kesin. İşte bu nedenle beslenme alışkanlıklarımız çok önemli; çünkü gözümüz dahil tüm vücudumuzda hasar oluşturan “serbest radikallere” karşı savaşacak antioksidanlar için en değerli kaynak bitkiler. Antioksidanların dengeli kullanılması iltihap oluşumunun engellenmesi bakımından da önemli; yani antienflamatuvar etki sağlıyor. Ancak tek başına besinler ile bu mücadeleyi yürütebilmek söz konusu değil. Çünkü tüm antioksidanlar ve iltihap gidericiler aynı etkiye sahip değil, yani her besin, her bitki aynı şekilde etkili olamıyor. Dolayısıyla hangi organda hangi hasarın oluşumunu önlemeyi amaçlıyorsanız seçeceğiniz besin desteği de ona göre seçilmeli.
Yürütülen uzun süreli deneysel ve insan araştırmaları bazı karotenoitlerin antioksidan olarak özellikle göz sağlığının korunmasında ve göz hastalıklarının önlenmesinde etkili olabildiğini gösteriyor; lutein, zeaksantin ve safran’ın içindeki karotenoit olan krozin/krosetin’in sarı nokta (yaşa bağlı makula dejenerasyonu) üzerinde etkili olduğu biliniyor. Göz hastalıkları üzerinde etkinliği gösterilen diğer grup bileşikler ise fenolik bileşikler. Bu grupta hem kuvvetli antioksidan hem de iltihap giderici etkisi ile son yılların popüler bitkisi olan Zerdeçal kökü ve içerisindeki kurkuminoitler ilk sırada yer alıyor.
Zerdeçalın göz hastalıkları üzerindeki etkisi sadece sarı nokta ile sınırlı değil, glokom, diyabetik retinopati, tavuk karası, üveit gibi farklı göz hastalıkları üzerinde de etkili olabileceği araştırmalar ile ortaya konulmuş. Zerdeçal konusunda daha önce de bahsettiğim bir konuyu tekrar hatırlatmak isterim. Zerdeçal kökünü tükettiğinizde etkili madde kurkuminoitlerin emilimi çok düşüktür (yüzde 1). Karabiber ilavesi ancak yüzde 2 emilim sağlar. Bu nedenle özl olarak hazırlanmış ekstrelerinin kullanılması gerekir. Bu suretle yüksek kan seviyesi sağlanabiliyor. Bu temel bileşenlerin haricinde A, C, E , B6, B12, folik asit ve D vitaminlerinin de tedaviye yardımcı olarak formüller içerisinde yer alması öneriliyor. Çinkonun antioksidanların tekrar etkinlik kazandırılmasına rol oynadığı belirtiliyor. Her zaman olduğu gibi “Testi kırıladan önleminizi alın”.