Çağdaş yaşam şartlarının ortaya koyduğu en olumsuz etkilerin başında “stres” geliyor. Artık bir çok hastalığın veya rahatızlığın altında strese bağlı nedenler yer aldığı bilimsel olarak da ortaya konulmuş durumda. Stresin arttığı dönemlerde hipotalamus-pitüit-adrenal ekseni aşırı uyarılarak “stres hormonları”, bilhassa kortizol, ortaya çıkmaktadır. Normalde bu hormonun seviyesi sabahları en yüksek konsantrasyonda olup, gün içerisinde düşerek yatma zamanı en düşük seviyesine inmektedir. Ancak kişinin strese maruz kalması ile kortizol seviyesi gün içerisinde de arttığı gözlenmiştir. Bu döngünün kadınlarda şişmanlamanın başlıca etkenlerinden biri olduğu ve bilhassa stresli dönemlerde daha fazla yemek ihtiyacı duyulmasını açıklamaktadır.
“Uykusuzluk” stresin ilk belirtilerinden biri olarak bilinmektedir. Son yapılan bir çalışmada da “uykusuzluk ve şişmanlık” arasında bir ilişki bulunduğu tespit edilmiş. Uykusuzluk hipotalamusta iştahı düzenleyen bir bölgeyi uyarıyor. Uyku süresi azaldıkça beyinde üretilen leptin miktarı da azalıyor ve buna bağlı olarak da vücut daha fazla yemek ihtiyacı duyuyor. Etkin bir bitkisel depresyon ilacı olarak daha önce bahsettiğimiz kantaron (St.John’s wort)’un serotonerjik etkisine bağlı olarak, Ma Huang (efedrin taşıyan bir bitki, Ephedra) ile birlikte kullanılması ile iştahı bastırdığı ve kilo vermeyi kolaylaştırdığını ileri süren bir çalışma ve buna bağlı olarak A.B.D’de bir patent başvurusu bulunmaktadır. Ancak söz konusu çalışmanın güvenilir bir dergide yayınlanmamış olması, bu konuda başka bir yayının da bulunmaması nedeniyle bu bilgi güvenilir kabul edilmemektedir.
Bileşiminde turunç, kafein ve kantaron taşıyan bir formülasyon ile yürütülen bir saha çalışmasında 9 kadında eksersiz ve diyet ile birlikte uygulandığında iki haftadadeneklerin ortalama 2,4 kg kilo verdiği görülmüş. Ancak bu çalışma bilimsel kriterlere tam olarak uygun değil.
Garcinia cambogia, güney-doğu Asya’da yetişen bir bitki. 30 yıl kadar önce yapılan çalışmalar bitkinin meyva kabuğunda bulunan “hidroksisitrik asit, HCA” isimli bileşiğin karaciğerde glikojen sentezini artırdığı, açlık hissini azalttığı ve kilo almayı engellediğini ortaya koyunca ilgi çekmeye başladı. Literatürde yer alan bilimsel nitelikte (randomize, çift-körlü ve plasebo kontrollü) dokuz klinik çalışmadan beşinde öne sürülen etkileri destekleyici sonuçlar gözlenmesine karşılık, üç çalışmada HCA’nın diğer bazı maddeler ile (kafein, krom, vb.) birlikte uygulanması nedeniyle kesin bir değerlendirme yapılamamıştır. Yeni bir çalışmada ise, 12 hafta süre ile 66 gönüllüye diyet (düşük kalorili ve yüksek lif içerikli) ile birlikte günde 1,5 g HCA verilmesi ile, ilaç verilmeyen gruba (69 kişi) oranla belirgin bir farklılık tespit edilemediği bildirilmektedir. Daha önceki çalışmaların olumlu sonuçlarına karşılık, oldukça yüksek sayıda denek üzerinde yürütülerek olumsuz sonuç gözlenen bu yeni çalışma HCA’nın etkili olup olmadığı konusunda zihinleri bulandırmaktadır. Benim kanımca, sadece olumsuz sonuç alınan 1-2 çalışmanın sonuçlarına bakılarak veya, tam tersi, olumlu sonuçları dikkate alarak sağlıklı bir değerlendirme yapabilmek mümkün olamaz. Her zaman belirtmeye çalıştığım gibi, Avrupa ve Amerika’da bu tip ürünlerin kalite denetimi yapılmadığından, bu çalışmaların sonuçları arasındaki fark, çalışmalarda kullanılan ürünlerin kalitesi ile ilişkili olabilir. Dolayısıyla, öncelikle bu son çalışmada kullanılan HCA formülasyonunun, olumlu sonuç alınan diğer çalışmalarda kullanılanlar ile karşılaştırılması gerekir. HCA’nın henüz herhangi bir yan etkisi bildirilmemiş olmasına karşılık, uzun süre kullanıldığında ortaya çıkabilecek risklerin incelenmesi gerekir.
Krom, normal karbohidrat, protein ve yağ metabolizması için gerekli temel eser elementlerden biridir. İnsülinin etkisini artırır (kofaktör). Yetmezliği halinde kan şekeri, insülin, kolesterol ve trigliseritlerin seviyelerinde yükselme ve kötü huylu kolesterol (HDL) miktarında düşme gözlenmektedir. Ancak günlük gereksinim miktarı çok düşüktür. Bilhassa krom pikolinat halinde metabolizmayı hızlandırarak vücut yağ kitlesinin azalması, kas kitlesinin artışı, serum kolesterol seviyesinin düşürülmesi, iştahın kontrolü, kan şeker seviyesini kontrol ederek diyabetin tedavisi ve önlenmesinde etkili olabileceği ileri sürülmektedir. Literatürde bu konuda mevcut üç klinik çalışmanın sonuçları incelendiğinde, 6-14 haftalık uygulama süresi sonunda plasebo (boş deney) grubuna oranla sağlanan ağırlık kaybının çok düşük kaldığı görülüyor (1,1-1,2 kg). Yani diyetlerde yardımcı olarak yararlanılabilir ama pek fazla bir şey beklememek gerekir. Krom pikolinatın uzun süreli kullanımı ile ilgili söz konusu olabilecek riskleri ortaya koyan yeterli çalışma bulunmamaktadır. Literatürde krom pikolinatın günlük önerilen miktarın 6-12 katı gibi yüksek miktarlarda ve uzun süreli kullanımı ile ortaya çıkan bazı yan etkiler yer almaktadır. Hızlı kilo vereyim derken yüksek miktarda alıp sağlığınızdan olmayın.