“Sağlıklı Yaşam” kavramı ve Nasrettin Hoca fıkraları
Çocukluğumda fazla bir yorumda bulunmadan gülerek okuduğum, bazen “hadi canım böyle şey olur mu?” diye düşündüğüm Nasrettin Hoca fıkralarının ne kadar gerçekçi olduğunu insan yaşı ilerledikçe daha fazla anlıyor. Mesela, hocanın “bindiği dalı kesmesi” gibi akla mantığa aykırı bir nüktesinin ne kadar gerçekçi olduğuna bir kaç yıl önce hep birlikte siyaset alanında şahit olduk.
Son yıllardaki “sağlıklı yaşam” kavramı altında da Nasrettin Hoca fıkralarının ince espirisi yatıyor. İsterseniz fıkrayı hatırlayalım: Hocanın alacaklısı kapıya dayanmış, “Hoca ver artık şu aldığın borcu” diye çıkışmış. Hoca “tamam çok yakında faizi ile ödeyeceğim” demiş. Bahçenin kenarındaki yeni dikilmiş çalıları göstererek açıklamış “Buradan sürüler geçer, bu çalılar büyüyünce koyunların yünleri bu çalılara takılacak ve ben de bunları toplayıp iğirip pazarda satacağım, kazandığım parayı da sana vereceğim”. Alacaklı başlamış gülmeye. Hoca hazırcevap “Peşin parayı görünce nasıl gülersin, köftehor!”.
“Sağlıklı Beslenme” ve Sağlıklı Yaşam” kavramları güçlenerek dev bir pazar haline dönüşüyor. Yıllık 50 milyar doların çok üzerinde bir pazar. Şimdiye kadar pek önem verilmeyen ve kısaca “Yumurta kırılmadan önlemini almak” şeklinde özetleyebileceğimiz bu koruyucu tıp kavramı son derece önemli. Tıbbın babası olarak kabul edilen Hippokrat’ın 3000 yıl önce ifade ettiği “Bırakın besininiz ilacınız olsun” sloganını yeniden keşfediyoruz. Gelişimimiz ve yaşamımız için önemli olduğunu bildiğimiz besinlerin yetersizliği durumunda hastalanmamıza, sağlıksız koşullarda üretilen gıdaların ölüme yol açtığını artık biliyoruz. Dengeli beslenme, organik gıda, yapay katkı maddeleri taşımayan gıdalar ve sporun önemi konusunda artık her kesimden insanın bilgili olduğunu ve mümkün olduğunca uygulamaya çalıştığını görüyoruz.
Buraya kadar her şey güzel, olması gerektiği gibi. Ancak kazanç pastasının büyüklüğünün ticari zeka ile ne şekle dönüştüğünün bilmem farkında mısınız? Sağlıklı beslenme kavramının normal olarak manav ve marketlere yaraması, bunların arasında organik gıda üreticilerinin bir miktar öne çıkması beklenir. Ama söz konusu ticari kazanç olunca yaratıcı düşünce burada farklılık yaratıyor. Yani Nasrettin Hoca’nın fıkrasında olduğu gibi örneklere rastlıyoruz. Bu fıkrayı aklınızın bir köşesinde bulundurun. Çevrenizde dikkatle baktığınızda çağrıştıran örnekler ile sık sık karşılaşacaksınız. Ben de yazılarımda sık sık gündeme getireceğim.
Kuşburnu meyvalarının kalça ve diz eklemi osteoartriti üzerinde iyileştirici etkisi var
Kuşburnu meyvaları ile tohumların birlikte öğütülmesi ile hazırlanan tozun diz ve kalça eklem osteoartritinde etkili olduğu bildiriliyor. Bilimsel nitelikte ilaç araştırması olarak kabul edilen (randomize, plasebo kontrollü ve çift körlü) dört klinik çalışmada toplam 306 kalça ve diz eklemi osteoartit hastasına standart hale getirilmiş kuşburnu tozunun 3-4 ay süre ile verilmesi ile hastaların %65’inde ağrının azaldığı ve yaşam kalitesinde düzelme gözlendiği ortaya konulmuş. Öncelikle uygulamanın “eklem ağrısında azalma” ve “ağrı kesici vb.. yardımcı ilaç kullanımına gereksinimin azalması” üzerindeki etkileri gözlenmiş. Ayrıca hastaların genel olarak kendini iyi hissetme, ruh halinde gelişme, uyku kalitesi ve hareket enerjisi bakımından kendilerini değerlendiren notları da incelenmiş. Hastalarda deneylere başlamadan önce, 3 hafta sonra ve 3 ay sonra ağrı, eklem tutulması, hareket yapma zorluğu ve hastanın genel şikayetlerinde değişimler takip edilmiş (WOMAC). Deneylerin başlangıcından 3 hafta sonra hastaların mümkünse aldıkları diğer yardımcı ilaçları kesmesi istenmiş. Deneylerde 3 hafta sonunda kuşburnu verilen grupta ağrının ve yardımcı ilaç kullanma ihtiyacının, boş ilaç (plasebo) verilen gruba oranla belirgin azaldığı, 3 ay uygulamadan sonra ise istatiksel olarak da belirgin bir yarar sağladığı gözlenmiş.
Bu klinik çalışmalar özel bir kuşburnu tipi kullanılarak ve içeriği standart hale getirilmiş bir kuşburnu formülasyonu ile yapılmış. Ancak bizim deney hayvanları üzerinde yaptığımız çalışmalar da klinik bulguları destekliyor. Bu formülasyonun yan etkisi bulunup bulunmadığı konusunda yapılan çalışmalarda ise; hemoglobin, kan glukoz seviyesi, kreatinin, sodyum ve potasyum seviyelerinde bir değişme gözlenmemiş, 6 aylık uygulama süresince kabızlık (2 vaka), ishal (2 vaka) ve ürtiker (1 vaka) nedeni ile sadece 5 hasta deney grubundan çıkarılmış. Ayrıca total kolesterol seviyesinde de %8.5 gibi belirgin bir düşme sağlanmış.