Hamilelik döneminde ilaç kullanılması gündeme gelince akla hemen “Talidomid faciası” olarak adlandırılan olay gelir. 1960’lı yılların başlarında hamilelerde sabah bulantılarının giderilmesi için “talidomid” isimli ilacın kullanılması ile yüzgeç benzeri kol ve bacakları olan binlerce bebeğin doğumu tıp dünyasında tam bir şok etkisi yaratmıştı. Bu nedenle, hamilelikte doğal veya sentetik kaynaklı ilaç kullanılmasından kaçınılmaktadır. Şüphesiz bu öngörünün pratik olarak uygulanması mümkün değil. Şu veya bu şekilde anne adayının şikâyetlerinin giderilmesi için ilaç kullanılması gerekebilmektedir.
Etik olarak hamilelik döneminde sentetik ya da bitkisel ürünlerin etkinlik veya risk araştırmalarının yürütülmesi mümkün değildir. Bu nedenle, mevcut bildirimler ya kendiliğinden kullanan kişilerin beyanları ya da deney hayvanları üzerinde yürütülen araştırmalarda elde edilen gözlemlere dayanılarak yapılan değerlendirmelerdir. Özellikle yürütülen saha çalışmaları geleneksel olarak uzun süreli kullanıma sahip bitkisel ilaçların güvenilirliği hakkında genel bir fikir verebilmektedir. Ancak yeni deneysel bulgulara dayanılarak hazırlanan bitkisel ilaç formülleri için aynı şekilde veri sağlanabilmesi mümkün görünmemektedir. Diğer taraftan, deney hayvanları (kemirgenler) üzerinde yürütülen çalışmaların sonuçlarının hamile insanlar için de aynı şekilde güvenle uygulanabilmesi söz konusu olamaz. Bu nedenle, deneysel çalışmalarda olumlu sonuçlar gözlense bile, hamilelik sürecinde bitkisel ilaçların kullanılmasından kaçınılır. Güvenilir kaynaklarda bitkiler ile ilgili olarak yer alan “Hamilelikte kullanılması önerilmemektedir” ibaresi, söz konusu bitkisel ilacın riskli olduğu anlamında değil, yeterli bilgi bulunmaması nedeniyledir.
Hamilelik döneminde en sık bildirilen sorunlar; sabah bulantıları, yorgunluk, sindirim sorunları, mide yanması, kabızlık, üriner enfeksiyon ve soğuk algınlığıdır. Bunların dışında anne adayının diyabet veya kalp-damar hastalıkları gibi süreğen durumlar için sürekli olarak ya da ağrıları için belirli bir süreçte kullanmak zorunda olduğu ilaçlar bulunmaktadır. Hamilelik döneminde kullanılacak ilaçların olası risklerini; artan düşük tehdidi, ceninde yol açabileceği anormaliler olarak gruplandırabiliriz. Özellikle ilk üç aylık dönem son derece önemli.
Aslında günlük beslenmemizde kullandığımız çok sayıda baharat ya da sebzenin fazla miktarda tüketilmesi durumunda rahim hareketlerini artırarak düşük riskine yol açabileceği biliniyor. Mesela, sofralarımızın vazgeçilmez lezzeti maydanoz yapraklarında bulunan apiol düşük riskini artırabilen bir madde. Bu nedenle, hamilelerin bol limonlu bir maydanoz salatası yerken biraz düşünmesi gerekir. Rahim hareketlerini artıran o kadar çok sevdiğimiz baharat ya da sebze var ki; Fesleğen, Tarçın, Kereviz, Rezene, Sarımsak, Mate çayı, Kekik, Zerdeçal, Isırgan, Nane, Biberiye, Adaçayı, Safran, Papatya. Ancak buradaki anahtar kelime “Miktarı abartmamak”. Mesela, sarımsak normal olarak gıdalarda kullanıldığında herhangi bir risk söz konusu değilken, tansiyonu düşürmek ve serum lipit seviyesini dengelemek amacıyla tedavi edici miktarlarda kullanıldığında düşük riskini artırabilmektedir. Özellikle anne adayının sık sık düşük tehdidi ile karşı karşıya kaldığı durumlarda bu saydığım baharat ya da sebzeleri kullanmaktan kaçınmasını öneririm.
Hamilelik döneminde hangi bitkisel ilaçlar kullanılabilir?
Hamilelik döneminde kullanılan bitkisel ilaçlar ile ilgili Norveç’te 578 kişide sorgulama tekniği ile yürütülen bir çalışmada, katılanların yüzde 57,8’lik bir kısmının hamilelik döneminde bitkisel ilaç kullandığı tespit edilmiş. Bitkisel ilaçlar özellikle sabah bulantılarının önlenmesi, üriner enfeksiyon tedavisi ve doğumu kolaylaştırma amacıyla kullanılmış. Katılanların yaklaşık %60’ının sabah bulantılarını önlemek ve sindirim sorunlarını çözmek üzere zencefil kullandığı tespit edilmiş. Sabah bulantılarının önlenmesinde zencefil kullanılması dünya genelinde yaygın bir uygulama. Gerek etkinliği ve gerekse güvenilirliği bilimsel ölçekte çeşitli klinik çalışmalar ile de doğrulanmış. Hamilelerde genel olarak uygulanan miktar günde iki defa yarım gram kuru zencefil ya da eşdeğer miktar tableti. Bu miktarda kullanıldığında herhangi bir olumsuz klinik bildirim bulunmuyor. Ancak 1 gramın üzerinde miktarlarda kullanıldığında rahim hareketlerini artırabileceği ve dolayısıyla düşük riskinin artabileceği bildiriliyor.
Norveç’teki çalışmaya katılanların %44’ünün idrar yolu enfeksiyonların tedavisinde kranberi uyguladığı görülüyor. Kranberi’nin hamilelikte kullanımı ile ilgili bilimsel tasarımlı bir klinik çalışmada kranberi kullanımı ile cenin ya da hamilelik süreci ile ilgili herhangi bir olumsuzluk gözlenmediği bildirilmekle beraber, araştırmaya katılan 188 gönüllüden 73’ü (yüzde 39) mide şikâyetleri nedeniyle uygulamadan çekilmiştir. Bu nedenle, kranberi uygulamalarında meyvesinin suyu yerine kranberi meyve özütü taşıyan kapsüllerin kullanılması tercih edilebilir. Çalışmada yer alan diğer bitkiler; doğumu kolaylaştırmak, rahimi güçlendirmek ve doğum sırasında kanamayı azaltmak için böğürtlen yaprağı (yüzde 24) [asla erken dönemde kullanılmamalı, 8 aydan sonra]; rahatlatmak ve sindirime yardımcı olmak üzere papatya (üzere 13); sabah bulantısı ve sindirimi kolaylaştırmak için tıbbi nane (yüzde 10), soğuk algınlığı tedavisi ve bağışıklık sistemini desteklemek üzere Ekinezya (yüzde 5).
Papatya gerek anne ve gerekse bebekler için güvenilir bir bitkidir. Hafif yatıştırıcı etkisinin yanı sıra gaz giderici, ödem söktürücü özellikleri ile hamilelik döneminde kullanılması önerilmektedir. Ancak annenin polen alerjisi geçmişi varsa kesinlikle papatya kullanmaması gerekir. Dikkat edilmesi gereken bir başka önemli husus ise, doğru papatya türü yani mayıs papatyası ya da Alman papatyası (Matricaria recutita) olduğundan emin olunmalıdır. Papatya benzeri bazı bitkilerde bulunan pirazolidin alkaloitleri nedeniyle bebeklerde karaciğer damar tıkanması (HVO) neticesi zehirlenme ve hatta ölümlere yol açabildiği bilinmektedir. Bu nedenle, açıkta satılan ürünlerden kaçınılmalı, mutlaka güvenilir firmaların ürünleri kullanılmalıdır.
Hamilelik döneminde gelişen enfeksiyonlu hastalıklarda antibiyotik ve diğer ilaçların kullanılması olası riskleri nedeniyle tercih edilmez. Ancak annenin sağlığı için gerekli durumlarda kullanılması zorunludur. Bu bakımdan hamilelik döneminde basit önlemler ile mümkün olduğunca enfeksiyon gelişiminden korunmak akılcı bir yaklaşım olacaktır. Ekinezya tablet ya da şurup ürünlerinin hamilelik döneminde kullanılması genellikle güvenli kabul edilmektedir. Avustralya’da yürütülen bir çalışmada, hamileliği sırasında ekinezya kullanan 206 kadında hamileliği süresince ve yenidoğanda herhangi bir olumsuz etki görülmemiştir. Hatta bu hamilelerden 112’sinin ekinezya’yı en hassas dönem olarak bilinen ilk üç aylık süreçte kullandığı bildirilmektedir. Ancak deney hayvanları üzerinde yürütülen bazı çalışmaların sonuçları ihtiyatlı olunmasını gerektiğini düşündürmektedir. Yine de söz konusu olabilecek risklerin antibiyotik ve diğer ilaçların kullanılmasına göre çok daha düşük olacağını düşünüyorum. Diğer taraftan, ekinezya’nın da papatyanın akrabası olması nedeniyle, polen alerjisi olanlarda dikkatli olunması gerekir.
Sonuç olarak, hamilelik süresince hangi bitkisel ürünlerin hatta besinlerin bile güvenle kullanılabileceği hususunda tatminkâr veriler bulunmamaktadır. Bitkisel ilaçların da gerek anne sağlığı ve gerekse cenin üzerinde ya da yeni doğanlarda bazı riskleri bulunabileceği asla göz ardı edilmemelidir. Dolayısıyla, bu dönemlerde çevreden duyulan veya yazılı ya da görsel medyada sözde uzmanlar tarafından yapılan gelişigüzel önerileri, bitkisel de olsa uygulamamak en doğru yaklaşım olacaktır.