Kabızlık tedavisinde doğal çözümler -1
Ramazan ayında acıkmamak dürtüsü ile beslenme şeklindeki değişiklik ve alınan sıvı miktarının azalmasına bağlı olarak ortaya çıkan sorunlardan biri de kabızlık.
Kalın bağırsak besinlerin sindirilmesi işlevinde doğrudan bir rol oynamamasına rağmen, vücutta sıvıların ve elektrolitlerin emiliminin gerçekleştiği ve vücutta oluşan katı metabolizma atıkların geçici olarak toplandığı yerdir. Dolayısıyla kalın bağırsak sağlığı bu atıkların düzenli bir şekilde vücutta atılabilmesi ile özdeştir.Bu atıkların düzenli şekilde atılmasının ne derecede önemli olduğunu “Hastalıklar kalın bağırsakta başlar” şeklindeki eskilerden gelen bir söz açık bir şekilde ortaya koyuyor.
Kabızlık günlük yaşamımızda sık olarak karşılaşılan en önemli sağlık sorunlarından biri.Kabızlığa yol açan başlıca etkenleri üç grup altında toplayabiliriz.
- Yaşam ve beslenme şekli: Rafine ve düşük lif içeriğine sahip diyet ve yetersiz sıvı alınması, hareketsiz yaşam, ilerleyen yaş, hamilelik,
- Kullanılan ilaçlar: Günlük yaşamda insanların kullandıkları bazı ilaçlar kabızlığa yol açabilmektedir. Bunlar arasında depresyon ilaçları, tansiyon düşürücüler, adele gevşeticiler, bazı mide ilaçları vd. bulunmaktadır.
- Fizyolojik bozukluklar: Tiroit işlev yetersizliği, divertikülit, irite bağırsak sendromu, yüksek kalsiyum seviyesi, bazı nörojenik bozukluklar gibi.
Tedavi yaklaşımlarında doğru tercihler
Kabızlık tedavisinde en doğru yaklaşım kişilerin beslenme şeklini değiştirmesi ve günlük egzersiz uygulamalarıdır. Bu kalıcı bir çözüm için en uygun tercihtir. Kabızlık tedavisinde en çok yararlanılan lifli gıdaların başında,.doğadaki tüm canlı hücrelerinin çeper yapısını oluşturan selüloz bulunmaktadır. Selüloz (kepek) gibi suda çözünmeyen lifler dışkı kitlesini ve su tutma kapasitesini artırır. Mide-bağırsak kanalından geçiş hızını artırırken, midenin boşalmasını geciktirdiği için tok tutar, normal kişilerde ve diyabetiklerde yemek sonrası kan şekerinde yükselmeleri önler. Lifler pankreas enzimlerinin salgılanmasını da artırdığı için sindirimi kolaylaştırır.
Lifli gıdalar kalın bağırsaktan daha fazla kitlenin daha hızlı ilerlemesi nedeniyle intraluminal basınç azalır. Bu bakımdan kolon mukozası üzerinde basınç azalacağından divertikülit gibi durumların önlenmesinde yararlı olacaktır.
Lifli gıdalar bağırsaklarda yararlı laktik bakterilerin gelişimi için uygun ortam yaratmasına bağlı olarak bağırsak sağlığının sürdürülmesinde yararlı olmaktadır. Düşük lif içeriğine sahip diyetler ile beslenenlerde Enterobakterler ve diğer endotoksin veren zararlı bakterilerin fazla miktarda barındıkları görülmektedir.
Fazla lifli diyet olumsuz etkiler yapabilir
Ancak fazla miktarda kulanılması ile yararlı mineraller ve kullanılan ilaçların emilimini engelleyebilir. Bu oran besin içeriği içerisinde yüzde 10’u aşmamalıdır, yaklaşık olarak günde 25-30 gram kadar alınabilir.
Liflerin bağırsaklardaki bakteriler tarafından fermente edilmesi sonucu “Kısa zincirli yağ asitleri” (SCFA) nin yanı sıra gazlar ve enerji açığa çıkmaktadır. Günlük diyetle alınan yaklaşık 20 g lif 200 mmol SCFA üretir. Bunlar arasında asetik, propiyonik, bütirik asit gibi önemli SCFA’ların vücutta önemli fizyolojik etkileri bulunmaktadır İlk ikisi karaciğere taşınarak enerji üretiminde yararlanılırken, bütirat kalın bağırsakta kolon mukozası için önemli enerji kaynağı teşkil eder. Özellikle bütiratlar liflerin antikanser etkisinden sorumludur. Bu etkileri deneysel ve klinik çalışmalar ile gösterilmiştir.
Elma ve narenciye meyvelerinde, fasülyelerde bulunan pektinler buğday, arpa gibi tahıl kepeklerinden daha yüksek oranda SCFA vermektedir. Elmanın kersetin gibi kansere karşı etkili flavonoit türevleri bakımından da zengin olduğu göz önüne alındığında her gün bir elma yenmesi şeklindeki önerinin ne kadar önemli olduğu görülüyor.
Kabızlık tedavisinde doğal çözümler-2
Kabızlık tedavisinde kişilerin en sık başvurduğu yöntem bitkisel ilaçlar. Aslında “Bitkisel ise zararsızdır” düşüncesi ile. yapılan bu uygulamalar son derece sakıncalı olabiliyor. Bu nedenle, seçilen yöntem ve bitkisel ilaç tercihi çok önemli. Hiç bir önlem almadan, yani diyet ve egzersiz gibi sorunu uzun süreli giderici çözümleri uygulamadan, sık sık bitkisel ilaçların kullanılmasının kolon kanseri riskini artırdığı bildirilmektedir. Sinameki yapraklarının yanı sıra cehri, acı cehre, ravent, sarısabır gibi müshil etkili bitkilerin taşıdığı antrasen türevi etkili bileşenleri iritan müshil grubuna girmektedir. Dolayısıyla bu grup müshillerin sadece bağırsak tembelliğinde (atonik kabızlık) ve 1-2 haftadan uzun süreli sürekli olarak kullanılmaması önerilmektedir. Bu bitkilerin sık sık kullanılması bağırsak tembelliğini daha da ciddileştirerek kişileri artık bu ilaçlar olmadan normal dışkılama yapamaz hale getirebilir. Ayrıca iritan özelliği nedeniyle bağırsaklarda sürekli tahrişe yol açacağından kolon kanserine zemin hazırlayabilir. Bu nedenle, bağırsakların boşaltılması gereken acil durumlarda kısa süreli olarak kullanılmalıdır. Ciddi vakalarda sinameki yerine barut ağacı kabuğu kullanılması daha az yan etkiye sahip olması, tahriş edici etkisinin daha düşük olması nedeniyle tercih edilebilir. Ülkemizde bulunan bu bitkinin dal kabuklarının toplandıktan sonra bir yıl bekletilmesi gerekmektedir. Taze kabuklar tahriş edici özelliktedir. Şüphesiz bu grup bitkisel müshillerin kullanılan miktarı da çok önemlidir. Bu bakımdan, bu grup bitkileri mümkün olan en düşük oranda taşıyan ve etkileri daha güvenilir diğer bazı bitkiler ile desteklenen bitki karışımlarının kullanılması daha güvenilir.
Güvenilir bitkisel müshil tercihleri
Güvenilir bitkisel müshiller arasında lif, şeker ve organik asit içeriği (sitrat ve tartaratlar) zengin bazı meyveler en güvenilir olanlarıdır. 50-70 gram civarında kurutulmuş mürdüm eriği, demirhindi meyve pulpası ve kuru incir meyvesi yenmesi hem lifli yapısı hem de şeker bileşiminin ozmotik etkisi ile yararlı olabilmektedir. Ayrıca bu meyvelerden hazırlanan reçel, şurup ya da çay karışımlar önerilmektedir.
Bitkisel müshiller arasında daha güvenilir olarak kabul edilen bir diğer grup ise, şişerek bağırsak hacmini genişletmek suretiyle etkisini mekanik olarak gösterenlerdir. Polisakarit tipi bileşime sahip pektin, müsilaj, tipi bileşenler bakımından zengin bitkiler herhangi bir sistemik etkiye sahip değildir. Bunlar suyu tutarak kalın bağırsaktan geçiş hızını artırarlar. Etkileri 24 saat sonra başlar ve bir kaç gün sürebilir.Ancak bu tip ürünler bağırsak gazı oluşumuna yol açabilir ve aynı süreçte alınan ilaçların emilimini engelleyebilir. Bu nedenle, ilaç kullanan kişilerin dikkat etmesi gerekir. Bu tip etkiye sahip bitkiler arasında “karnıyarık tohumu” hem atonik (tembel bağırsak) ve hem de spastik kabızlıklarda yararlı olabilmektedir. Etkisi müsilaj bakımından zengin tohum kabuğu tarafından gösterilmektedir. Dolayısıyla, tohum kabuğu ayrılarak kullanılır, iç kısmı hayvan yemi olarak yararlanılır. Rektal ameliyatlardan sonra bu tip şişen ürünlerin kullanılması sakıncalı olabilir.
Sonuç olarak, kabızlık kalıcı hale gelmeden uygun beslenme ve egzersiz düzenlemeleri ile sorunun giderilmesi önemli. Yüksek lif içeriğine sahip bir beslenme programı tercih edilmeli ve güvenilir bitkisel ürünler ile gerektiğinde destek sağlanmalı. Günde 8 ile 10 bardak su içilmeli. Her gün aynı zaman diliminde, tercihan kahvaltıdan sonra tuvalete gitmeyi alıkanlık haline getirmeli ve fazla zorlamanın da sakıncalı olabileceği göz önüne alınmalı.