Metabolik Sendrom, günümüzde insan sağlığı üzerinde önemli tehditlerden biri olarak kabul edilmektedir. Önlenmesi ve tedavisi için tek başına bir ilaç tedavisi yeterli olmamakta, yaşam şekli düzenlemeleri, beslenme şekli değişiklikleri, egzersiz programlarının yanı sıra besin desteklerinin kullanılması önerilmektedir. Hiç şüphesiz,” daha az yiyin, daha fazla egzersiz yapın” şeklinde basit bir genel tedavi stratejisinden ziyade uzmanlar tarafından kişiye göre ayarlanmış tedavi uygulamaları gerekmektedir. Korunma ya da tedavi sürecinde yararlı olabileceği bilimsel olarak ortaya konulmuş bir kaç bitkiden bahsetmek istiyorum.
Yeşil çay
Yeşil çayın metabolik sendrom şikayetleri üzerinde etkinliğini ortaya koyan gerek deney hayvanları üzerinde ve gerekse klinik olarak insan gönüllüler üzerinde yürütülmüş çalışmalar bulunuyor. Bu çalışmalarda yeşil çayın zengin antioksidan etkili polifenolik (kateşinler, teaflavinler) içeriğinden kaynaklanan çok yönlü bir etkinliği görülmektedir:
İstirahatteki metabolizma hızını artırarak yağ yakılmasını artırarak,
Kan şekeri metabolizmasını düzenleyerek,
Kan basıncı ve kötü kolesterol (LDL) seviyelerini düşürerek ve LDL’nin oksidasyonunu önleyerek kalp ve damar hastalıkları gelişmesi riskini azaltarak.
Deney hayvanları üzerinde yürütülen bir çalışmada bir grup hayvana sadece yüksek fruktoz (meyve şekeri) içerikli besinler verilirken, diğer bir grup hayvana ise fruktozlu besinlerin yanı sıra yeşil çay verilmiş. Fruktoz yüklenen hayvanlarda yüksek açlık şekeri, yüksek insülin seviyesi ve yüksek kan basıncı gibi metabolik sorunlar yeşil çay verilen hayvanlarda gözlenmemiş.
Saha çalışmaları yukarıda belirtilen yararların sağlanabilmesi için günde en az 5 bardak koyu demlenmiş yeşil çay içilmesi gerektiğini gösteriyor. Tabi çayın şeker ile tatlandırılması beklenen etkinliği azaltacaktır. Kafeini çıkarılmış (Dekafeinize) yeşil çay içilmesi ile de bu etkinin kaybolmayacağı bildiriliyor. Ancak kafeinin yağ metabolizmasını hızlandırıcı etkisinin göz ardı edilmemesi gerekir.
Zerdeçal
Zerdaçal değeri son yıllarda bilimsel olarak da ortaya konulan Hint ve Çin mutfak ve tedavi kültürünün en değerli parçası. Başlıca etkili bileşeni olan kurkuminlerin antioksidan ve yangı giderici etkileri ve bilhassa metabolik sendrom hastalarında artış gösteren bazı etkenler (nüklear faktör kappa B) üzerinde baskılayıcı etki göstermesi nedeniyle metabolik sendrom şikayetlerinin giderilmesinde rol oynadığı bildiriliyor. Özellikle kilo artışı, vücut yağ kitlesi artışı, trigliserit ve kan basıncında yükselme gibi belirtiler üzerinde etkili.
Kurkuminler ile ilgili en önemli sorun, bu maddenin vücuttaki emiliminin çok düşük olması. Yeterli kan seviyesine erişebilmek için 8-10 gram gibi yüksek miktarlarda zerdeçal tüketilmesi gerekiyor. Ancak son zamanlarda emilimini artıracak bazı çözümler üretildi. Bunlardan biri karabiber özütü ile birlikte verilmesi; içerisindeki piperin emilimini artırıyor. Bir diğeri ise soya fosfolipitleri ile oluşturulan kompleksinin (phytosome) uygulanması. Bu şekilde pazarlanan besin destekleri pazarlanıyor.
Tarçın
Yapılan çalışmalar tarçın kabuklarının şeker hastalarında kan şekerini düşürdüğü, yağ hücreleri tarafından glukoz kullanımını artırdığı, insülin-reseptör işlevini düzenlediği, trigliserit ve LDL-kolesterolü düşürdüğünü ortaya koymuştur. Bu nedenle günde 1-3 çay kaşığı kadar toz edilmiş tarçın kabuğu ya da 250-500 miligram kadar kapsülün kullanılması önerilmektedir.
Bahsettiğim bu üç bitki baharat ya da içecek olarak günlük beslenmemizde önemli bir yer tutmaktadır. Ancak lezzetlerine bazılarımız fazla aşina olmayabilir, ya da yeterince kullanamayabilir. Bu nedenle kanımca bu üçüne biraz daha fazla yer açmak, gerektiğinde kürler halinde kapsül formülasyonlarını kullanmak yararlı olacaktır.