Metabolik Sendrom, özellikle gelişmiş toplumlarda görülen önemli bir sağlık sorunu olarak gündemde. Başlıca belirtileri olarak artan oksidatif hasara bağlı olarak, özellikle kalp ve damar hastalıkları; yüksek tansiyon, damar sertliği, düşük HDL (iyi huylu kolestrol) ve yüksek trigliserit seviyesinin yanı sıra metabolizma bozuklukları; açlık şekeri seviyesinde oynamalar, tip-2 şeker hastalığı gelişimi ve şişmanlık dikkati çekiyor. Hastalık oluşumuna yol açan başlıca etkenler arasında oksidatif hasarın önemli rolü bulunması nedeniyle, tedavi seçenekleri arasında ön sıralarda, bu hasarı önleyecek “antioksidanlar”ın kullanılması yer alıyor. Dolayısıyla, uygun beslenme programlarının seçilmesi ve çeşitli besin desteklerinin kullanılması öneriliyor.
Deneysel olarak tespit edilen kuvvetli antioksidan etkileri nedeniyle “antosiyanidinler” antioksidan seçenekleri arasında ilk sıralarda yer alıyor. Artık antosiyanidin bakımından zengin tüm kırmızı-mor renkli meyveler ya da sebzeler birbirleri ile yarıştırılıyor; nar, acai, kırmızı üzüm, kırmızı dut, böğürtlen, vd. Bu koyu kırmızı renkli meyveler arasında sanırım en az dikkati çeken, renginin açık kırmızı olması nedeniyle “çilek”. Bahar aylarının gelmesi ile birlikte çilek yavaş yavaş market raflarında görülmeye başladı. Peki, çileğin böyle bir etkisi yok mu?
Yapılan bilimsel çalışmalar, Çilek meyvesinin de kuvvetli antioksidan etkili antosiyanidinler ve elajik asit bakımından zengin kaynaklardan biri olduğunu, antioksidan ve yangı giderici etkileri bulunduğunu ortaya koymaktadır. 2008 yılında yayınlanan bir çalışmada, çilek meyvesi ve elma birlikte, Amerika Birleşik Devletlerinde (ABD) tüketilen tüm meyveler arasında vücudun antioksidan gücüne en çok katkı yapan iki meyveden biri olarak gösterilmiş. Yine aynı yıl, aynı dergide yayınlanan bir başka çalışmada dondurularak kurutulmuş çilek tozunun şişman deney hayvanlarında ağırlık azalmasını sağladığı bildiriliyor.
ABD’de yürütülen kapsamlı ve uzun süreli bir saha çalışmasında, menopoz sonrası döneminde yaklaşık otuzbeşbin kadında (34.489) onaltı yıl süren izleme çalışması (prospektif) sonucu çilek tüketimi ile kalp-damar hastalıkları gelişme riski arasında ters bir ilişki gözlenmiş. Yani kullanılan çilek miktarı arttıkça kalp-damar hastalığına yakalanma olasılığı azalmış. Yine aynı yıl yayımlanan bir başka saha çalışmasında ise menopoz sonrası döneminde ve aşırı kilolu yaklaşık yirmiyedi bin (26.966) kadında haftada iki porsiyon çilek yenmesi ile çilek verilmeyen gruba göre yangı belirleyicilerinde (C-reaktif protein) belirgin azalma gözlenmiş.
Yeni yayımlanan bir başka çalışmada ise, çilek meyvesi tozu (dondurularak kurutulmuş) uygulandığında başlıca metabolik sendrom belirtileri üzerindeki etkileri izlenmiş. Yine ABD’de Metabolik sendrom teşhisi konulan 16 kadına 4 hafta süre ile günde 50 gram çilek tozu verilmiş. Kontrol grubunun (çilek tozu verilmeyen) olmadığı bu ufak ölçekteki çalışmada, araştırmaya katılan gönüllülerin vücut ağırlığı, kan basıncı, açlık kan şekeri, lipit, plazma elajik asit seviyesi (çileğin temel bileşenlerden birinin kan seviyesi), yangı ve oksidatif hasar göstergelerindeki değişim izlenmiş.
Sonuç olarak, çilek meyve tozunun metabolik sendrom teşhisi konmuş kadınlarda, toplam ve kötü huylu kolesterol seviyelerinde (LDL) ve lipit peroksidasyonunda belirgin bir azalma sağladığı gözlenmiş. Bu bir ön çalışma niteliğinde, şüphesiz. Kontrol grubunun da yer aldığı, daha geniş bir gönüllü grubu üzerinde ve daha uzun süreli uygulama ile deneysel araştırmalar yürütülmesi, çileğin metabolik sendrom belirtileri üzerinde ne derecede etkili olabileceğini ortaya koyması bakımından gerekli.