Gelişmiş ya da gelişmekte olan ülkelerde günümüzde yaygın sağlıksız yaşam ve beslenme alışkanlıklarına bağlı olarak tip 2 şeker hastalığı gelişme sıklığı giderek artmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü 1995 yılında yüzde 4 olan şeker hastalığı oranının 2025 yılında yüzde 5,4’e yükseleceğini, yani rakamsal olarak şeker hastası sayısının 135 milyondan 300 milyona yükseleceğini öngörmektedir. Bir başka değerlendirme çalışmasında gelişmekte olan ülkelerde tip-2 şeker hastalığı riskinin gelişmiş ülkelere göre üç misli daha yüksek olduğu ifade edilmektedir.
Tip-2 şeker hastalarında ağız yoluyla uygulanan şeker ilaçları, hastalığın ilerleyici özelliği nedeniyle zaman içerisinde yetersiz kalmakta, ilave ilaçların kullanılması zorunlu hale gelmektedir. Dolayısıyla daha etkili ve yan etkisi bakımından daha güvenli ilaçların ya da ilaç dışı tedavi seçeneklerinin geliştirilmesi amacıyla çalışmalar sürdürülmektedir. Diğer taraftan, şeker ilaçlarının sürekli olarak kullanılması nedeniyle önemli bir başka beklenti ise uygun tedavi maliyetidir. Bu nedenle tip-2 şeker hastaları arasında daha ucuz ve daha güvenilir olduğu düşünülen bitkisel ilaçların kullanımı yaygındır.
Sarmısağın kan şekerini düşürdüğü ve tip-2 şeker hastalarında kan şekerinin kontrolünde yararlı olabileceğini ortaya koyan deneysel çalışmalar bulunmasına rağmen, etkinliğini gösteren bilimsel ölçekte klinik çalışma sayısı oldukça azdır. Yeni yayımlanan ve bilimsel kriterlere uygun (plasebo kontrollü, çok merkezli, tek-körlü) klinik bir çalışmanın sonuçlarından bahsetmek istiyorum.
25 ile 70 yaşları arasında karışık cinsiyette ve başlangıç açlık kan şekeri değerleri 100-130 miligram/desilitre arasında olan gönüllüler arasında seçilen 60 tip-2 şeker hastası iki eşit gruba ayrılmış. Bir gruba yaygın olarak kullanılan şeker düşürücü ilaç olan metformin günde 2 defa 500 miligram dozda uygulanırken, diğer gruba günde 3 defa 300 miligram sarmısak tabletinin (eczanelerde satılan bilinen bir marka kokusuz sarmısak tableti; içerisinde yüzde 0,6 allisin taşıyor) yanı sıra günde iki defa 500 miligram metformin tablet uygulanmış. Altı aylık deney süresince gönüllülerin normal yaşam ve beslenme alışkanlıklarına devam etmesi istenmiş, başka bir ilaç kullanmalarına izin verilmemiş. Her iki haftada bir hekim tarafından kontrol edilerek izlenimleri ve varsa şikayetleri kayıt edilmiş. Ayrıca üçüncü ay ve son olarak da altıncı ayda kan biyokimyasal analizleri yapılmış.
Çalışma sonunda yapılan değerlendirmede sadece metformin verilen grupta açlık kan şekeri seviyesinde yüzde 1,78’lik bir azalma sağlanabilirken, sarmısak hapı ile birlikte metformin verilen grupta yüzde 3,12 düşme sağlanmış. Ancak asıl kayda değer sonuçlar kan lipit değerlerinde gözlenmiş. Sadece metformin verilen grupta kolesterol, total gliserit ve kötü kolesterol (LDL) seviyelerinde düşme görülmezken, sarmısak+metformin grubunda yüzde 2,12-3,1 oranında düşme sağlanmış. Bir başka dikkati çekici sonuç ise, metformin verilen hastalarda iyi kolesterol (HDL) yüzde 3,2 oranında düşmesine karşılık, sarmısak+metformin grubunda yüzde 6,2 oranında yükselme görülmüş. Sarmısağın kan lipit değerlerinde sağladığı bu belirgin değişiklik, tip-2 şeker hastalarında sıklıkla görülen kalp-damar sistemi komplikasyonları gelişimi riskinin düşürülmesi bakımından önemli.
Bu çalışmada daha önce sarmısak ile yürütülen klinik çalışmalardan farklı olarak standart sarmısak hapı ile birlikte şeker düşürücü bir ilaç uygulanmaktadır. Kanımca bu çalışmayı değerli kılan da bu uygulama. Bu suretle, şeker hastalarında zamana bağlı olarak ilaca karşı gelişen tolerans riskinin asgariye indirilmesi mümkün olabilir, şeker ilacının dozunun artırılması veya diğer ilave ilaç uygulamalarına gereksinimi azaltabilir. Ayrıca kan lipit değerleri üzerinde sağladığı düzelme, şeker hastalarında önemli bir sorun olan kalp-damar komplikasyonlarının azaltılması bakımından da yararlı. Bir hususa dikkatinizi çekmek isterim; araştırmaya katılan gönüllülerin kan şekeri seviyeleri fazla yüksek değil (en yüksek 130 miligram/desilitre). Dolayısıyla yüksek açlık kan şekeri olan hastalarda ne derece etkili olabileceği ayrı bir araştırma konusu.
Çalışmada enterik kaplı (bağırsakta açılan) ve kokusuzlaştırılmış, içeriği standart sarmısak tabletleri kullanılması nedeniyle 6 aylık uygulama süresince kayda değer herhangi bir tahammülsüzlük görülmemiş. Daha önce de yazılarımda ifade etmeye çalıştığım üzere sarmısak yutarak, ya da çiğneyerek başarılı bir tedavi uygulamak mümkün değil.