Meyva ve sebzelerin antioksidan etkili maddeler bakımından zengin olduğu ve tüketilmeleri ile kalp-damar hastalıkları ve kanser gelişimi riski ve bu hastalıklara bağlı ölümlerde önemli azalma sağlanabildiği artık herkes tarafından bilinen bir gerçek. İşte antioksidan içeriği bakımından dikkati çeken bir meyva da NAR....
Manavlarda, marketlerde tezgahlar boy boy, renk renk, nar meyveleri dolu. Şimdi nar zamanı. Taze sıkılmış veya fermente edilmiş nar suyunun antioksidan etkisinin yüksek olduğu bilimsel olarak ortaya konulmuş. Bu etkisi bakımdan kırmızı şarap ve yeşil çaydan daha kuvvetli etkili olduğu ifade ediliyor. Özellikle son yıllarda fenolik bileşiklerinin etkinliğini ortaya koyan yayınlanmış çok sayıda bilimsel çalışmaya rastlanıyor.
Esasında antioksidan etki hem nar meyvesinin kabukları, hem nar suyu ve hem de çekirdekleri için söz konusu. Nar suyunun etkisinde kırmızı rengini veren bileşenlerinin rolü büyük. Ancak meyva kabuklarının antioksidan etkisi meyva suyundan çok daha fazla bulunmuş. Zaten halk arasında da kurutulmuş nar meyvesinin kabukları ishallerde çay gibi demlenip içilmektedir. Aman, “madem meyve kabuğu daha etkili imiş”, diye düşünüp meyve kabuğu yemeye kalkmayın. Etkisinin daha kuvvetli olması daha güvenli olduğu anlamına gelmez, taşıdığı bazı maddeler (çok düşük oranda alkaloid) nedeniyle fazla miktarda tüketilmemesi gerekir.
Nar suyu ve damar sertliği üzerinde etkisi
Nar suyunun damar sertliği (ateroskleroz) riskini azaltıcı etkisinde en önemli faktörün LDL’nin (kötü huylu kolesterolün) oksitlenerek daha zararlı şekli VLDL’ye dönüşmesini engellemesi ile ilişkili olabileceği düşünülüyor.
Yüksek tansiyonlu hastalarda (62-77 yaşlarında) 15 gün süre ile günde 50 ml (bir çay bardağı) nar suyu verilmesi ile enfarktüs riskini artıran faktörlerden biri olarak kabul edilen serum ACE değerleri üzerinde %36 düşme sağlarken, yüksek tansiyon üzerinde sadece %5 bir azalma sağlayabilmiştir. Bu çalışmada hastaların hiç birinin sigara içmediği vurgulanmış. Çünkü sigaranın zararlı oksijen radikalleri oluşturduğu biliniyor ve bu da deney sonuçları üzerinde doğrudan olumsuz etki yapacaktır.
Bir diğer klinik çalışmada, nar suyunun bir yıl süre ile kullanılması ile LDL ve HDL’nin oksidasyonun belirgin bir şekilde azaltılabildiği, 3 yıl kullanılması ile ise kanda aterosklerotik lezyon gelişimi riskinin önemli ölçüde azaltılabildiği ortaya konulmuş. Yapılan son bir çalışmada ise diyabetli hastalarda önemli bir risk oluşturtuğu kabul edilen damar sertliğinin önlenmesinde nar suyunun yararlı olup olmayacağı incelenmiş. Bilindiği gibi meyva suları genel olarak şekerli içerikleri nedeniyle diyabetlilerde kan şekerinin artmasına neden olabilmektedir. Nar suyunun diyabetlilerde bu bakımdan herhangi bir risk oluşturmadığı ve damar sertliği riskinin azaltılmasında önemli katkısı olduğu bildirilmiş.
Bir diğer klinik çalışmada 3 ay süre ile nar suyu (günde 2 su bardağı) kullanılması ile 45 koroner kalp hastasında strese bağlı bazı etkenlerin (miyokard iskemisi gelişiminin) azaltılabildiği gözlenmiştir. Bu çalışma daha uzun süreli ve daha geniş hasta sayısı üzerinde tekrarlanması gerektiği vurgulanmaktadır.
Narın suyunu mu içmeli, yoksa narın tümünü mü yemeli?
Çok yeni bir çalışmada ise, konjuge linoleik asit (yağının %83’ü) bakımından zengin olan nar çekirdeklerinin (tohumları) deney hayvanlarında kolon kanseri ve damar sertliği riskini azalttığı ve bağışıklık sistemi üzerinde olumlu yararlarının bulunduğu gösterilmiş. Diğer taraftan, çekirdeklerin zengin bir östrojenik içeriğinin (kadın hormonu) bulunduğu bildirilmekte. Yapılan son bir çalışmada çekirdeklerinin farelerde belirgin östrojenik etkisinin bulunduğu tespit edilmiş. Bu bakımdan menapoz döneminde kadınların nar meyvasını çekirdekleri ile birlikte tüketmesinin kemik erimesi dahil bazı menapoz şikayetleri üzerinde yararlı olabileceği ileri sürülüyor. Bu etkisi nedeniyle erkeklerde prostat şikayetlerinin azaltılmasında da yararlı olabilir mi acaba diye düşünüyorum? Çekirdeklerde sadece östrojen bulunmuyor, erkek hormonu testesteron da bulunmuş. Bu bakımdan henüz bir çalışma yürütülmemiş. Burada bir hususu belirtmek isterim. Hormonal içeriğine bakıp da, kadınlarda erkeksi veya erkeklerde kadınsı belirtilere yol açacağı endişesine kapılmayın.
Mutfak kültürümüzde “Nar ekşisi”nin de önemli yeri var. Ancak piyasada satılan nar ekşilerinin büyük çoğunluğu sahteymiş. Glukoz ve sitrik asit ile hazırlanıyormuş. Yani evde hazırlamadıysanız, güvenmeyin.
Nar suyu veya diğer kısımlarının etkileri ile bilgiler, aslında basında sık sık yer alıyor. Benim burada vermek istediğim bilgiler ise bunların ne kadarının bilimsel olarak ortaya konulabildiği. Yoksa “fazla idrar söktürür, ishali ve kusmayı keser, karaciğer hararetini söndürür, kabızlığı giderir, kalp ve mide ağzındaki ağrılara iyi gelir....” gibi bir sürü iddiaları burada sıralamak değil.