Bakanlığın “zararlı tıbbi bitki listesi” ne derecede gerçekçi?
Geçen hafta gazetelerde Sağlık Bakanlığının internet üzerinden satışı yapılan tıbbi bitkiler ile ilgili haklı uyarıları yer alıyordu. Bitkisel ilaçların hiçbir yan etkisi bulunmayacağı öngörüsü ile kontrolsüz bir şekilde kullanılmasının insan sağlığı bakımından yaratacağı tehlikelere dikkat çekiliyordu. Buraya kadar tamamen doğru bir uyarı. Ancak yenilenen “zararlı tıbbi bitki listesi”nde yer alan bitkiler ile ilgili yapılan risk bildirimlerini görünce hayretler içerisinde kaldım. Bu şekilde bilinçsizce hazırlanmış, yanlışlarla dolu, bilimsel kanıt ve değerlendirmelerden uzak bir listenin Sağlık Bakanlığımız tarafından hazırlandığına inanmak istemiyorum. Konu ile ilgili değerlendirmelerimi sizlerle paylaşmak istiyorum. [Not: SB, Sağlık Bakanlığı listesinde yer alan bilgi”; EY: Benim yorumum olarak kısaltılmıştır].
Kediotu (valerian): SB: “El titremesi, bitkinlik, göğüs sıkışması gibi durumlara yol açabilir” şeklinde uyarıda bulunmuş.
EY: Hiç bir bilimsel kaynakta bu şekilde bir kayıt bulunmuyor. Kediotu kökü uyku sorunlarında yararlanılabilecek en güvenilir yatıştırıcı olarak bilinir. Hatta bir genç kızın intihar amacıyla evde bulunan 20 kediotu kapsülünü yuttuktan sonra pişman olarak hastaneye başvurduğunda midesini bile yıkama gereği duyulmadığı, tüm klinik bulguların normal olduğu bilgisi kayıtlı. Yani önerilen miktarın 20 misli bile kullanıldığında güvenli denilebilir. Ancak Türkiye’de tıbbi kediotu (Valeriana officinalis) bitkisi yetişmiyor.Bu bakımdan aktarlarda kediotu diye satılan kökler ülkemizde yetişen bitkilerden elde ediliyor. Yapılan çalışmalarda ülkemizde yetişen kediotu türlerinde etkili madde olan valepotriatların 8 misli yüksek olduğu (Valeriana alliariifolia) bildiriliyor. Dolayısıyla kediotunu hangi kaynaktan aldığınız ve ne şekilde kullandığınız önemli; kökü toz edip hazırlanan çay ya da maserat (soğuk su ile hazırlanan içecek) veya standart bitki özütü. Etkili bileşeni sıcak suda dayanıksız olduğundan çay hazırlarsanız etkisi düşük olur. Zaten çay olarak içebilmek oldukça zor; çünkü kötü kokar. En iyisi standart özüt içeren kapsüllerin eczanelerden temin edilerek yutulmasıdır. Bir eczacı meslektaşım, uyku sorunları için önerilen kediotu kapsülü ürününü satın alan hastanın ertesi gün “bana bozulmuş ilaç verdiniz” diye ilaç şişesini geri getirip kızdığından bahsetmişti.
Ökseotu: SB: “Başağrısı, hipotansiyon, yüksek ateş, göğüs ağrısı, alerjik reaksiyonlar, titremeler, koma ve halüsinasyonlar görülebilir.” Uyarısı yapmış.
EY: Bu belirtiler parenteral (enjeksiyonluk ürünler) ökseotu uygulaması ile görülebilmektedir. Yurt dışında (Almanya, Fransa vd.) bazı kanserlerin tedavisinde kullanılan parenteral formülleri satılıyor. Diğer taraftan ökseotunun parenteral uygulanması ile vücutta yüksek ateş vb. belirtiler görülmesi bağışıklık sistemini uyardığı ve dolayısıyla etkili olacağı şeklinde yorumlanıyor. Halbuki ökseotunun bağışıklığı desteklemek amacıyla ağızdan uygun miktarda kullanımında herhangi bir risk belirtilmemiştir. Ancak çocukların kuş yakalamak için (ökse) kullandığı meyvelerin yenilmesi durumunda zehirlenme riski yüksek.
Akdiken /Cehri: ve Sinameki: SB uyarısı “Aşırı dozda sıvı dengesizliğine yol açabilir. Uzun süreli kullanım özellikle potasyum kaybına yol açabilir. Bağırsak tıkanıklığında, iltihaplı bağırsak hastalıkları, apandisit ve elektrolit eksikliği vakalarında kullanılmamalıdır. Hamile/emzirenlerde kullanılmamalı. Yüksek dozda böbrek iritasyonuna neden olabilir.” Şeklinde.
EY: Sağlık Bakanlığının bu uyarısı doğru. Her ikisi de antrasen tipi iritan müshil etkili bileşenler taşıyor. Dolayısıyla sinameki ve cehrinin 1-2 haftadan daha uzun süreli kullanılmasının kolon kanseri gibi ciddi sorunlara yol açabileceği zaten biliniyor. Bu konuda uyarıları sıklıkla yazılarımda yer veririm. Ama ne yazık ki ülkemizde insanlar beslenme ve yaşam şekillerini düzenlemek yerine kabızlık sorunlarını sürekli sinameki kullanarak çözmeye çalışıyorlar. Hatta geçtiğimiz yıllarda “acı cehre” adı ile insanlara zayıflama aldatmacası ile yaygın pazarlanmasına göz yumuldu.
Hiyarşembe: SB: Doz aşımı durumunda kramp benzeri şikayetler. Uzun kullanımda potasyum vb. elektrolit kaybı; bağırsak sorunları, kas güçsüzlüğü, ödem ve kemik erimesine yol açabilir.
EY: (Cassia fistula, meyve) de müshil etkilidir. Sinameki ile aynı bitki ailesindendir. Ancak sinamekideki antrasenozitlerin oranı düşüktür. Etkisi daha ziyade şekerli bileşenlerine bağlı olarak ozmotik bir etkidir. Ancak yine de sinamekide olduğu gibi yüksek miktarlarda ve uzun süreli kullanımlar önerilmez. Bu bakımdan SB uyarısı pek gerçekçi değil.
“Zararlı tıbbi bitki listesi” nin düşündürdükleri
Bakanlığın yayımladığı “Zararlı tıbbi bitki listesi”yle ilgili geçen hafta başladığım değerlendirmelerime bu hafta da devam etmek istiyorum. Aslında kullanılan isim de oldukça düşündürücü. Hem “zararlı” hem de “tıbbi” kavramları uyumsuz. Belki “Zararlı bitki listesi” daha uygun bir ifade olabilirdi.
Listede ayrıca ülkemizin doğal bitkileri arasında bulunmadığı halde bilhassa internetten pazarlanan bazı bitkiler ile ilgili uyarılar da yer alıyor. Bunlar arasında altınmühür (İngilizce adından çevirmişler; goldenseal) (Hydrastis canadensis) olarak geçen bitki hidrastin tipi alkaloitler taşır. Alkaloit taşıyan bitkileri halk arasında gelişigüzel kullanılması ölümcül olabilir. Çünkü terapötik indeksi dardır; yani bir dozu iyi gelirken iki doz uygulandığında öldürebilir. Bu bakımdan uzman kontrolü olmadan kullanılmasından kaçınılmalıdır.
Arnica: SB: “Alerjik kişilerde kullanılmamalı, göze ve hasarlı deriye uygulanmamalıdır.” Uyarısı bulunuyor.
EY: Bitkinin dahilen kesinlikle kullanılmaması gerekir. Haricen kapalı yaralar, romatizma, cilt yangılarında kullanılan merhemleri bulunmaktadır. Açık yaralara uygulanmaz.
Zerdeçöp: Son yılların en popüler sağlık savaşçısı zerdeçalın diğer adı. Tüm dünyada yaygın bir baharat olarak kullanılan zerdeçal ile ilgili SB uyarısı “Safra taşı ve tıkanıklığında hekim kontrolünde kullanılmalı. Mide ülserinde kullanılmaz” şeklinde. Doğrusu ben bu uyarıya bir anlam veremedim. Çünkü safra artırıcı ve mide asidini artırıcı özellik baharatların çoğunda bulunur (nane, zencefil, biberiye, karabiber). Safra artırıcı tüm bitkiler için safra taşının hareket ederek kanalı tıkaması ve mide asidindeki artışın da gastrit ve ülserlerde olumsuz sonuçlar vermesi riski her zaman mevcuttur.
Aynı şekilde Şahtere de karaciğer ve safra şikayetlerinde kullanılan bir bitkidir. Ayrıca alerjilerde olumlu etkileri bulunmaktadır. SB yaptığı “Safra kanalı tıkanıklıklarında, safra taşı olanlarda ve hepatitte kullanılmamalıdır” şeklindeki uyarı yeterli açıklıkta değil.
Cinsel performansı artırıcı ürünler olarak listede ülkemizde yetişmeyen bir bitki olan Epimedium sp.’den elde edilen teke otu ve ülkemizde yetişen çakşırotu da listede yer alıyor.
Tekeotu: SB: Kapsül/tableti yüksek dozda terleme ve yüksek hararete neden olabilir.
Çakşırotu: SB: Yüksek dozlarda huzursuzluk, başağrısı, diyare, gaz vb. sindirim sistemi rahatsızlıkları ve dudaklarda şişmeye neden olabilir.
EY: Her ikisinin de etkisi damar genişletici özelliğine bağlı olarak ilgili bölgeye kan akımını artırmasına bağlı olarak ortaya çıkıyor. Dolayısıyla yüksek dozlarda alındığında yüksek ısı, terleme, başağrısına yol açması normal. Bazı çakşırotu türlerinin kumarin tipi bileşiklerin oranı yüksek olduğundan kan sulandırıcı etkisine bağlı olarak ağır kanamalara yol açması riski gözardı edilemez. Bu bakımdan dikkatli olunması gerekir. Bu tip ürünler ile ilgili asıl risk içerisine cinsel uyarıcı nafil türevi sentetik kimyasal ajanların bildirilmeden ilave edilmesine bağlı olarak görülebilecek hayati riskler.
Yulaf: SB: “Protein içeriği ile ilgili veriler bulunmadığından çölyak hastalarında dikkatli kullanılmalıdır. Araç ve makine kullanımını etkileyebilir, dikkatli olmalı.” Uyarısı yapılmış.
EY: Yulafın içerisinde gluten benzeri bir madde olan avenin bulunmaktadır. Ancak çölyak hastalarında herhangi bir sorun yaratmadığı bildiriliyor. Ancak buğday ve diğer gluten taşıyan tahıllar ile aynı ortamda işlenmesi durumunda meydana gelebilecek bulaşmaya bağlı olarak ciddi risk ortaya çıkıyor.
Görüldüğü gibi bazı uyarılar doğru olmakla beraber, büyük bir çoğunluğu ile ilgili bilgiler bilimsel kaynaklar ile uyumlu değil. Listede yer alan bitkilere ait risklerin bitkilerin hangi kısımlarının kullanılması ile ortaya çıktığının belirtilmemesi önemli bir eksiklik. Mesela ökseotu meyvesi zehirli iken gövdesinin ağız yoluyla uygun miktarda uygulanması risk taşımamakta, ancak enjeksiyon yoluyla uygulandığında bazı olumsuz durumlar ortaya çıkabilmektedir. Bu tip önerilerin hazırlanmasında uzmanlar grubunun görüşlerinin alınması, söz konusu olabilecek hatalı değerlendirmelerin önlenebilmesi bakımından önemlidir.